Mezopotamya Uygarlığında Hakkari-İhsan Çölemerikli
Hakkari yöresinde yaşayan insanlar, kısa bir süre öncesine kadar, aşiret biçimindeki bölünmüş ve parçalanmış yapıyı oldukça canlı bir şekilde sürdürmekteydiler. Bu yapı, yalnızca ulusal bütünleşmeyi engellemekle kalmadı; aynı zamanda insanların, başta tarih olmak üzere ulusal değerlere olan ilgisinin de neredeyse tamamen yok olmasına yol açtı.
Toplum, henüz “tarih bilincinin uyanması” için gerekli düzeye ulaşmamıştı. Daha doğrusu, bu bilincin oluşması özellikle engellenmiş, bölge halkı kasıtlı ve bilinçli olarak geri bırakılmıştı. Böylece, kıymetli bir maden kadar değerli olan tarih bilinci, belleği çocuklaştırılan bir toplumun zihninde filizlenememişti.
Bu durumun bir sonucu olarak, “tarih bilinci” ile “tarih bilgisi” de birbirine karıştırılmaktaydı. Zaten, yörenin tarihini konu alan bağımsız bir “yaşam laboratuvarı” da hiçbir zaman kurulmamıştı. Hatta, böyle bir oluşumdan bahsetmek bile yasaktı.
İnkar ve asimilasyon politikalarının bir sonucu olarak, toplumda tarihin önemini, değerini ve tadını kitlelere ulaştıracak aygıtlar ya yoktu ya da tamamen farklı işlevlerle çalışmaktaydı. Kuşaklar, resmî tarih dayatmasıyla eğitiliyor, buna karşı çıkanlar ise şiddetle cezalandırılıyordu.
Gerçek tarihe ulaşmak isteyen bireyler, tüm zorluklara rağmen resmî ideolojinin dışına çıkarak bu bilgiye ulaşabilseler bile, bu çabalar kişisel düzeyde kalıyor ve toplumun en köklü ifadesi olan “toplumsal boyut” gelişemiyordu.
Bu tabloda, oligarşik sistemin dayattığı inkâr politikalarının etkisi büyüktür. Zira, imha tarihiyle yüz yüze bırakılmış bir halktan farklı bir gelişim de beklenemezdi.
Lîs Yayınevi’nin tüm yayınlarına ulaşmak için buraya tıklayın
Îhsan Colemêrgî’nin tüm eserlerine ulaşmak için buraya tıklayın