Türkiye’de, “Kürt Sorunu” ile ilgili degerlendirmeler yapilirken Islamcilarin bu sorun konusunda duyarsiz kaldiklari hatta devletin resmî ideolojisine yakin durduklari seklinde son derece haksiz bir iddia ve itham dile getirilmektedir. Bu iddia o kadar güçlü bir sekilde vurgulandi ki âdeta bir gerçek gibi ortak bir kabul hâlini aldi. Öyle ki Islamci aydin ve siyasetçiler bile neredeyse bu konuda özür dileyecek hâle geldiler.Bu ülkede, kimilerince iddia edildiginin aksine, Kürt sorununa herkesten çok Müslüman siyasetçi ve aydinlar sahip çikmis, kafa yormus ve çözüm üretmistir hem de her türlü baski, tehdit ve yildirma çabasina ragmen… Insan haklari ihlallerinin, hangi taraftan gelirse gelsin siddetin, hangi irk ve inançtan olursa olsun bu milletin evlatlarinin kurban edilmesinin, topraklarin degilse de zihinlerin ve yüreklerin bölünmesinin, Kürt sorununa dair sekillenen toplumsal alginin kin, nefret ve ayrimcilik çikmazlarinda yitirilmesinin, Türkiye’nin istikbalinin bu kan davasina dönüstürülmek istenen sorunla daha on yillarca heba edilmesinin önüne geçmek için bu milletin gözleri önünde açik bir imtihan vermislerdir.Bu eser incelendiginde, Kürt sorunu üzerine ortaya konan sayisiz teshis ve tespitin, çözüm önerisinin, en gerçekçi ve en vicdani öte yandan da uygulanmasi en zor olanlarinin Müslüman aydinlar ve siyasetçilerden geldigi görülecektir. “Hakkaniyet” duygusunun gerçek anlamini da Kürt sorununu Islami duyarlilikla ele alan bu yaklasimda buldugunu söylemek mümkündür.