Leyla Erdoğdu’nunYakasaadlı kitabıKasım 2010’da Red Yayınları’ndan çıktı. Yakasa bir ilk kitap. Üç bölümden oluşuyor, bölüm başlıklarının adlarının ilk hecesinden oluşturulmuş “YA- KA- SA”, kulağa hoş gelen ancak sözlüklerde karşılığı olmayan bir sözcük. 64 sayfalık kitabın bölüm başlıklarının “ Yaralı- Kanamalı Saydam ” olarak adlandırılışı nedensiz değil. Yaralı, kanamalı ve ölüm kadar şeffaf ve kapalı bir ortamdan çıkarılan şiirler bunlar. Hastahanelerin ölüm- kalımlarından haberlerli dizelerinde, acıyı gören gösteren bir hayatın izlerinin sürülmüş olduğu görülüyor ve aşk. Her türden insanın yolunun düştüğü koridorların şair gözü ile gözlemlenişinin farkı var şiirlerinde. Örneğin; “ ateşli bir hastalığa direnç gösteriyor gibiyim”, “ ölüm yine sızmıştı aramıza, lirikti” benzeri dizeleri kurabilmek için o seyreden göz olmak durumunda şair. Acı seyir halinde ve şair çalışıyor…
Leyla Erdoğdulirik ben’den şiirler yazıyor. Şiirlerdeki öz şairin gerçek karşısındaki tutumunun biçim kıyafetinde açığa çıkmasıyla bir hakikatin açığa çıkarılması, paylaştırılması biçiminde vücut bulmuş görünüyor. Şairin, “güzel” diye sunulanın üzerindeki, boyalı, hileli, çarpık ve naylon malzemeyi öteleyerek “çirkin” olarak verilende çalıştığını gözlemlemek olası. Buestetik anlayış yazılanı bir kez daha şiir katına yükseltiyor. Okudukça ince bir hüzün çizgisinin kalplere küçük şok titreşimler verdiği, sanki bir ilkyaz dallarında usul açan tomurcukların usul şaşırtıcılığı gibi,kendi titreşiminden açan, yeni bir ses, soluk olarak şiir dünyasına merhaba dedi.
Şirlerinde getirdiği yeni soluk, duyarlık alanları ve duygu birikimi, dil olarak şaşırtıcı sadeliği ile dikkate değer bir şair olduğunu ilerideki şiirlerinde, kitaplarında kendini okutacak bir şairin doğuşu olarak görüyor, kendisine hoş geldin cehennete, diyorum ve şiirlerle bir yaşam diliyorken bunun da bir çeşit beddua olduğunu biliyorum.