Sira disi bir kadin, sira disi bir ask…“Daha yakindan baktiginizda olaganüstü, büyüleyici bir sey göreceksiniz, sahici ve dogru bir sey. Biz asla göründügümüz gibi olmadik.”Özgür ruhlu, Güneyli güzel Zelda, ileride Muhtesem Gatsby’nin yazari, “Caz Çagi”nin en önemli kalemlerinden biri olacak F. Scott Fitzgerald’la 1918’de tanisir ve kisa süre sonra evlenirler. Zelda ve Scott Fitzgerald 1920’lerin ikonu olurlar; cemiyet hayatinda boy gösterirler, partiden partiye kosarlar. Ernest Hewingway’den Pablo Picasso’ya, Coco Chanel’den Dorothy Parker’a kadar kimler yoktur ki etraflarinda… Ama bu isiltili hayatin ortasinda mutsuzdur Zelda… Çünkü o daima bir erkege bagli olmayi degil, kendi olmayi tercih eder. Dansla, resimle ve edebiyatla ilgilenir. Yasami coskuyla kucaklar, yaraticidir. Özgür bir kadin olma ugruna mücadele eder, hem Scott Fitzgerald’la hem de dönemin tutucu degerleriyle. Bildiginden taviz vermez. Bu yüzden erkek egemen aklin hüküm sürdügü yillarda kocasina ayak bagi olmakla suçlanir, elestiri oklarinin hedefi olur. Ama o ne Scott Fitzgerald’a olan askindan vazgeçer ne de kendi olmaktan…Zelda Fitzgerald’in Romani iste bu tutkulu, ölümsüz aski anlatirken sesi bogulmus bir kadina yeniden sesini kazandiriyor.