Nobel ve Lenin ödüllü yazar Şolohov’un Uyandırılmış Toprak romanı, Sovyet edebiyatını temsil edebilecek nitelikte büyük bir yapıttır.
Durgun Don’da Ekim Devrimi ve iç savaş yıllarını betimleyen Şolohov, sanatsal duyarlılığıyla bu kez Sovyetler Birliği’ndeki tarımsal kolektifleştirme sürecine bakıyor. Bolşeviklerin iktidara gelişi, kırsaldaki sınıfsal yapıları yerinden oynatmış olsa da tam anlamıyla çözememiştir. Büyük toprak sahipleri (Kulaklar), sosyalizmin ve kolhozların kuruluşuna mülkiyet hırsıyla direnirken, orta halli köylünün bir kısmı da Kulakları takip etme eğilimindedir. Yoksul köylülerin ve Bolşeviklerin önünde, tarımsal üretimi artırmak için iki seçenek vardır: Kulakları yavaş yavaş sindirmek ya da zararlı bitkiler gibi kökleriyle koparmak.
Uyandırılmış Toprak’ta Şolohov, Don Kazaklarının yaşadığı köydeki sınıf mücadelesini hikâye etmekle kalmıyor, roman kişilerinin toprakla, doğayla olan ilişkilerini, emek dolayımıyla kurulan toplumsallığı da sevecen, yer yer mizahi bir dille aktarıyor. Hayat koşulları ne denli zor olsa da umudu, sevgiyi ve her şeye rağmen eşitlikçi bir toplum kurma azmini öne çıkarıyor. İki ciltten oluşan, yetmiş beş dilde milyonlarca okura ulaşan bu romanı Leyla Soykut’un akıcı Türkçesiyle sunuyoruz.
Gremyaçiy Log’a geldiğinden beri iş bakımından en hareketli dönemin başlamak üzere olduğunu hissediyordu. Daha otları biçme işi bitmeden buğdayları toplama zamanı yaklaşmıştı. Kış buğdayının rengi her gün biraz daha koyulaşıyor, arpalar da hemen hemen buğdayla aynı zamanda boy atıyordu. Tarlaları gür ayrıkotları bürümeye başlamıştı. Kişi malı olan incecik tarlaların yanında, göz alabildiğine uzanan kolhoz malı mısır ve ayçiçeği tarlaları, zararlı otlarının ayaklanmasını bekliyor gibiydi. Hasat neredeyse başlayacaktı.