Ingiltere’nin Leeds kentinde 1837 yilinda baslayan demiryolu insaati, acilara katlanmayi bilen ve dur durak bilmeden çalisan abla Carrie Hope ile gamsiz ve hayat dolu kiz kardesi May Hope’un hayatini alt üst etmistir. Demiryolu insaati nedeniyle islerinden olan bu iki kiz kardes, âdeta kaderin rüzgârina kapilir ve yeni bir is bulma umuduyla küçük bir kaplica kasabasi olan Harrogate’e tasinirlar… Yasamin acimasizligi, yanlis anlamalar ve karsilikli bir ihanet hissi, otoriter abla Carrie ile uçari kardesi May’i on yil boyunca devam edecek bir ayriligin girdabina sürükler.Yillar içerisinde iki genç kadinin hayatina üç erkek girer: Cesur ve sicakkanli demiryolu yatirimcisi Iskoç Alex Sinclair; zengin ve çikarci bir annenin mirasina konmus, yoldan çikmis ve dengesiz oglu Charles Brooke; zalim bir mütesebbis ve tam bir kadin avcisi olan Byron Taylor. Bu üç erkek, kiz kardeslerin hayatinda aci dolu izler birakirlar.Farkli yollarda ilerleyen abla kardes, kendi talihsizliklerini yenmek, aski ve kalici mutlulugu bulmak için bir baslarina çabalamak zorundadirlar. Onlari ayakta tutansa umut olacaktir…Ilgi çekici pek çok karakter ve dokunakli, sicak ve gülünç sürprizlerle, Umut Hep Vardi insani derinden etkileyen ve bizleri Harrogate’in genelevleri, Leeds’in kolerayla bogusan kenar mahalleleri ve devrimin izlerini hâlâ tasiyan Paris’in kanli sokaklarinda on yillik bir yolculuga çikaran muhtesem bir roman.