“Kadınların çoğu işkenceye dönüşen evliliklerini, mazoşist bir tutkuyla, kaçınılmaz ve katlanılması zorunlu bir olgu gibi kabullenerek sürdürüyor; kızların çoğu da, evliliği varoluşun tek amacı sanarak yüreklerinde yaşlandıkça büyüyen bir ‘evde kalma’ korkusu saklıyordu. Meslek edinmek, kendi ayakları üstünde durmak, ekonomik bağımsızlık, bilinçaltlarına yerleşen o korkuyu giderememiş, aksine gözlerinde, evlenme şanslarını azaltan engellere dönüşmüştü. Sık sık; ‘Armudun sapı, üzümün çöpü’ gerekçesiyle geri çevirdikleri evlenme önerilerini hatırlayıp; “Onca yıl dirsek çürüttüm de ne kazancım oldu? Ben buralarda sürünürken, okumamış yaşıtlarım zengin kocalar bulup çoluk çocuğa karıştılar,” diyerek pişmanlıklara boğuluyorlardı.”
Hatice Bilen Buğra’nın Umursanmayan Kadınlar’ı erkek egemen dünyanın ezmeye, sindirmeye ve hiçleştirmeye çalıştığı kadınların hikâyelerini ele alıyor. Bu hikâyelerde hem bu kadınların varoluş mücadelelerine şahit olacak hem de kitabın ilk basımı yılı olan 1989’dan bu yana ülkemizde pek de bir şeyin değişmediğine hayıflanacaksınız. Hatice Bilen Buğra’nın pırıl pırıl Türkçesiyle ruhunuzun pası silinirken, okuduklarınız sizi, hüzün ve öfke duygularıyla buluşturacak.