“Liberal muhafazakarlık, Türkiye’de kendi tarihi açısından mantıksal sonucuna ulaşarak, tekno-muhafazakarlık biçiminde, hegemonik bir form ve pratik olarak iyice olgunlaştı. Bir metafora başvurulursa, bu terimle, muhafazakarların araçsal rasyonellik ve kapitalizmle
uzun erimli flörtünün evlilik aşamasına ulaştığını anlatmaya çalışıyorum. Bu durumda, çağdaş egemenlik ilişkileri açısından bakıldığında muhafazakarlığı halkın ve çevrenin ideolojisi biçiminde konumlandırmak yanıltıcı olmak bir yana, politik zekaya hakaret
anlamına da gelir.”
Türk muhafazakarlığı üzerine sistemli çalışmasıyla bilinen Fırat Mollaer, panoramik bir “durum raporu” çıkartıyor. Nurettin Topçu’yu, Cemil Meriç’i ve Oğuz Atay’ı yeniden okuyarak… Bir idol olarak Necip Fazıl’ı inceleyerek… “Şarkiyatçılık istismarı”ndan mağduriyete, “nesil” ideallerinden milliyetçilik tasarımlarına, ideolojik söylem haritasını
tarayarak…
Ekonomi-teknoloji meselesiyle hesaplaşmak yerine modernlik eleştirisini Kültür’ün sırtına yıkan muhafazakarlığın, “maddi gelişmesinin bedelini poetik sefaletle ödediğini” düşünüyor Mollaer.
Muhafazakarlığın günümüzdeki suretleri hakkında denemeler.