Her sey gayri mesru bir olayla baslar. Bati Roma Imparatoru III. Valentinian’in kiz kardesi Honoria’nin bir usakla yatakta basilmasi, bir skandala neden olur. Bu düsüncesizligi nedeniyle hapsedilen Honoria, içinde bulundugu durumdan kurtulus umudu olarak dünyanin en korkulan savasçisi olan Atilla’yi görür. Çaresizlik içinde, Hunlarin Krali’na elçi göndererek yardimini ister. Bu yardim çagrisini bir evlenme teklifi olarak kabul eden Atilla, baslik parasi olarak Roma Imparatorlugu’nun yarisi üzerinde hak iddia eder ve böylece savas makinelerini harekete geçirir.
Hunlarla açik bir savasin, imparatorlugun mahvina sebep olmasindan korkan Romalilar, gizli kapakli yollar arar. Diplomatik uzlasma arama kisvesi altinda Atilla’nin kampina gönderilmek üzere bir elçilik grubu olusturan Romali liderler, Atilla’nin savas beylerinden birini Atilla’yi öldürmesi için bir suikast planinin içine çekmeye çalisir. Hirsli bir entelektüel olan Jonas, tarihçi olarak bu elçi grubuna dahil edilir. Ama suikast plani ortaya çikinca, bir tarihçiden daha fazlasi haline gelir. Hunlar tarafindan rehin alinan Jonas, diplomaside sahip oldugu yeteneklerin yani sira hayatta kalmak için kiliçla ilgili olarak yeni yeteneklere de ihtiyaç duydugunu anlar. Ama tek sorunu hayatta kalmak degildir. Hun kampinda esir olan ve Hun savasçilardan birine verilmesi söz konusu olan Romali güzel Ilana’yla tanisir. Tek basina kaçma girisimi bir çilginlik olacaktir. Bir de Ilana’yi kurtarma düsüncesi intihar demektir. Ama yasamina mal olsa bile, Ilana olmadan kamptan ayrilamayacaginin farkindadir.
Jonas, kaçisini planlarken Roma ile Hunlar arasinda olacak savasta, neyin hayati bir önem tasidigini anlar. Simdi artik sadece kendi yasami söz konusu degildir. Ilana ve imparatorlugu kurtarmak adina Bati medeniyetinin gelecegine karar vermek için karsi karsiya gelecek iki büyük ordunun, tarihteki en büyük savasina Roma’yi hazirlamak üzere bilgiler ve eski bir kilici ulastirmak zorundadir.