“Aşağıdaki hikâyede aşk üzerine anlatılacak olanlar okuyuculara garip gelmemeli. Çünkü aşk doğanın bir yasasıdır ki, insanlığın tümünde, yani erkeğinde dişisinde, ufağında büyüğünde, çocuklukta ergenlikte, gencinde ihtiyarında, fakirinde zengininde, akıllısında aptalında, âliminde cahilinde, kentlisinde köylüsünde görülür. Herkesin gönlü aşk ile yoğrulmuştur.”
Osmanlı’nın en önemli aydınlarından olan Şemsettin Sami’nin kaleme aldığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat (Talat ve Fitnat’ın Aşkı) iki âşığın, dönemin gelenek cenderesinde sıkışmış toplumundaki macerasını konu edinir. Ailelerince uygun görülenin değil de kendi isteklerinin peşindeki bu iki genç âşığın kavuşma çabaları, okuru İstanbul sokaklarında dolaştırıp dönemin toplumsal yapısına dair manzaralar sunar.
Geleneğe başkaldırıyla mümkün olan bir evliliğin tek çocuğu olan Talat Bey ile gelenek baskısının hayatını bir nevi hapse çevirdiği Fitnat Hanım kaderin bir cilvesiyle tanışmadan birbirlerine âşık olurlar. Ancak kavuşmalarının önünde kadının aşağı görüldüğü, birey iradesinin tanınmadığı yüzlerce yıllık bir gelenek duvarı durmaktadır. Ki bu duvar aşılsa dahi kaderin oyunları bitmek bilmeyecektir.
İlk Türkçe romanlardan biri olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ta Şemsettin Sami, aşkı toplumsal bir mesele olarak ortaya koymakla birçok ardılına ilham vermiştir.