Kapitalizmin geçtigimiz yüzyilin ortalarinda kesfettigi ve ilk örnekleri sinema filmlerinde “25. Kare” teknigiyle sinsice bilinçaltimiza nüfuz eden subliminal mesaj fenomeni artik çagimizda her yanimizi kusatmis durumda. Reklamlar, dizi filmler, afisler, akliniza gelebilecek bütün argümanlarla algi sistemimizi dumura ugratan, korteksimizi devre disi birakarak bize arzularimizi ihtiyacimizmis gibi empoze eden, profesyonelce uyguladigi arketiplerle bilincimizin etrafindan bir yilan gibi süzülerek ruhumuzu muhasara altina alan bu ikna makinesinin tüm parçalarini sökerek onu desifre eden Subliminal Isgal, Marx’in, “Eger kötülük olmasaydi tarih de olmazdi!” sözüne atifta bulunarak hepimizi aydinlatmayi amaçliyor.Evet, her sey mükemmel olsaydi ne tespit edilecek bir çarpiklik ne de tarihe düsülecek bir not olurdu. Ama ne yazik ki bizler, özellikle de çocuklarimiz büyük bir saldiri altindayiz. Eger bizi biz yapan bütün degerleri altüst eden, tüm zaaflarimizi sömüren, bir türlü doymayip artik her seyimizi talep eden sistemin bu son ve en büyük dayatmasina direnmek istiyorsak, önce onun yöntemlerini ögrenmek, sonra da savasmak zorundayiz…