Değil mi ki bilmeyenim ben, görmeyen. Görmedim, bilmedim. Gereklilik kipine bağlanmışlığım bu yüzden. Bu yüzden –meli –malı eklerini sözcüklerime iliştirmem her seferinde, yapmalıyım, etmeliyim, kazanmalıyım şeklinde. Bir zorunluluğa, bir mecburiyete kendimi hapsettim durdum. Dönüp dolandım bir zaman.
Gereklilikten şartlanmışlığa çıkardı beni cümlelerim. -se –sa ekleri tuttu ellerimden. Yapsam edersemli cümleler yoldaş oldu bana. Zorunluluktan, belirsizliğe çıktı böylece yollarım. Nihayetinde –di’li ve -miş’li geçmiş zamanla son buldu sızlayan sancılarım. Bana tek kalan pişmanlıklarım, hayıflanmalarım, eseflenmelerim oldu belki de.
Gönül sermayesinden yedim durdum durduk yerde. Sormadı bir gün içimdeki ses bu cümleler ne anlatıyor diye. Bilmedi aklım, tanımadı. Algılamadı, anlamadı. Kayıp zamanlarımın elimde kalan tek acı hatırası inatçılığım, boş vermişliğim, zamansızlığımdı belki de. Israr eden, kazanmak için her şeyi mubah gören, dostunu, arkadaşını kırıp dökmekten çekinmeyen.
Yetti artık! Buraya kadar sabrettim size. Peşimi bırakın ey gereklilikten ve şartlanmışlıktan doğan cümleler. Tek bana sizden doğacak bir kabullenmişlik bırakın. Ve de tevvekülle sarıp sarmalanmış cümleler.
‘’Ya rabbi ben üstüme düşeni yaptım, gerisini sana bırakıyorum.’’
‘’Her şey sendendir, sen her şeyin hayırlısını nasip et.’’ diye…