Said -Kürtlüğün Kayıp Risalesi-
Said-i Nursi Kürt kimliğini “iyi niyetli ihmal” kategorisinde taşımamış ve Osmanlıdan cumhuriyete farklı iktidarların baskısı altında, milleti adına sefirlik görevi üstlenmiştir. Ancak Nursi’nin çok bilinen biyografileri, onun bu yönünü hak ettiği biçimde ortaya koymamıştır. Bu durum kimi zaman başkalarının O’nu gizlemesi, kimi zaman da O’nun kendini siyaseten gizlemesinden kaynaklanmıştır. Her iki sebeple de Nursi’nin Kürtlüğü üzerine bir monografinin kayıtlara dayalı ve hassas inceleme gerektiren bir yöntemi bulunmalıdır. Tam da bu sebeple Zınar, bu hikayeyi yalnızca belgelenmiş bir imajın tespiti üzerinden yapmamıştır. O, baskı koşullarında metinleştirilen söylem ve pratikleri üzerinden Said-i Nursi gerçekliğine dokunulabilmesi için kuramsal ve metodolojik bir okuma önerisi yapar. Bu tezini, Nursi’ye dair siyasi tespitlerin sebebi olan en basit ve açık ifadeleri dahi zaman-mekan-makam-muhatap açısından dikkate alarak sunmuştur. Baktığı bu dört farklı köşe, eseri vakalar serisinden oluşan sıradan bir biyografik çalışma olmanın ötesine taşımış ve hikayeyi anekdot-düşünce, eylem-kuram çerçevesine yerleştirmiştir. Kürtlüğün Kayıp Risalesi gözleri açmak için biyografın Said-i Nursi gerçekliğine uymayan jeopolitik belirlenimlerini suçüstü yakalayacak, ırkçılığa maruz kalan kendi milletiyle arasına örülen çürük duvarı yıkacak, sonra kendi cümlelerinin amaç ve tedbirle örülmüş o ince örtüsünü kaldıracak bir ifşa ve hatırlatma aracıdır.