Günümüz dünyasi çok hizli bir degisim sürecine girmistir. Ekonomik alanda küresel politikalarin geçerlik kazanmasi, dünyanin herhangi bir yerinde kendi içine kapanan ve gelismelerden etkilenmeyen bir ülkenin / toplumun varligini imkânsiz hale getirmistir. Üretim iliskileri yerel pazardan çikarak, küresel pazara yönelme zorunlulugu dogrultusunda sekil almaya baslamistir. Uluslararasi sirket evlilikleri, yeralti ve yerüstü kaynaklarin kullanimi, istihdam sorunu, ekonomik kalkinma çabalari ve yeni dünya düzenine entegre olma egilimi kültürel sonuçlara da yol açmistir. Yerel kültürler giderek homojenlesen bir sekle girmektedir. Sanat ve edebiyat da degisimin bir parçasi haline gelmistir. Tüm ülkeleri / insanlari / toplumlari / kültürleri etkisi altina alan ve teknolojik icatlara yaslanan yeni yasam tarzinin edebiyattaki yansimasi postmodernizmdir. Kendine özgü bir söylemle hayati, kimligi, kültürü ve algiyi olusturma / kurma islevi vardir. Postmodern söylemin dil, gerçeklik, temsiliyet, degerler, kültür, insan tipolojisi, anlatim tarzi gibi pek çok kavrami yeni bir gözle gösterme arzusuna sahiptir. Roman alaninda da benzer sorgulamalari yapan söylem, yeni yasam tasarimi sunmak adina teknik ve içerik bakimindan pek çok öge kullanir. Okur, yazar ve anlati konumlarini degistirerek, içerik konusunda popüler kültüre yakinlasarak, tarihsel süreç içinde toplumlara / insanlara yön vermis birçok degeri degisime ugratir. Farliliklari isleyerek, her türden düsünceye, etnik topluluga, bakis açisina yer verir. Sinirsiz özgürlük sunma iddiasini tasir.