Var olmanın, beraber yaşamanın her geçen gün daha fazla zorlaştığı bir dünyaya uyanıyoruz. Bu uyanışa birlikte yaşamı çoğaltmaya dönük düşünce ve eylemlerdeki bir yoğunlaşma olarak başka bir uyanış eşlik ediyor. Elinizdeki bu çalışma birlikte yaşama dair böyle bir uyanışın izini sürüyor. Bir son, mükemmel bir varış noktası hayaliyle şimdiden vazgeçmekten ziyade şimdide birlikte yaşamanın yollarını arıyor. Söz konusu yolları keşfedebilmek için öncelikli olarak gerçekliği tahayyül biçimimizi değiştirmemiz gerektiği düşüncesinden yola çıkıyor.
Çağdaş siyasal tartışmalarda beliren “ortaklık” nosyonunu yeni bir tahayyül biçimi açısından mercek altına alıyor. Ortaklık nosyonunun etimolojik, antropolojik ve felsefi açıdan izini sürerek bugün ihtiyaç duyduğumuz yaşam biçimini onunla birlikte düşünüyor, buradan açığa çıkan siyasal ufka işaret ediyor. Siyasal uzamın, insanın ortak yaşam kuran etkinlikleriyle şekillendiği fikrinden, ya bu şekillendirici etkinliklerde yaşamı saf ve tikel bir şekilde görme eğiliminin baskın olduğunu ya da insan varlığının görmeye meylettiği saflık düşüne rağmen gerçekliğin ortaklık içinde örgütlendiğini çıkarsamak mümkün.
İkincisinde her şey her şeyle bağlantılıdır. İşte tam da şeyler ve konumlanışlar arasındaki mesafenin iyice arttığı, varlıklar arası temasın azalmasına bağlı olarak yıkımın yoğunlaştığı dünyada gerçeklik ve ortaklık arasındaki bağlantıya odaklanan bu çalışma, ortaklığı kavramanın varlığımıza ve birlikte yaşamımıza etkisini açığa vuruyor.