Bugüne kadar bir çok eğitim süreci ve derslerde bulunduk. Çocuklara bir şekilde yaklaşabiliyorduk. Şarkı, oyun, dans ve farklı müzik aletlerini kullanıyorduk. Peki derslerin daha verimli geçmesi için ne yapmalıydık? Çocukları sürecin içine dahil edip bilgilerin daha kalıcı olması nasıl mümkün olabilirdi? İşte bütün bu sorular bizi güzel bir başlangıç noktası olan hikayelere yöneltti.
Hikayelerin çocukların zihnindeki kapıları açan anahtarlar olduğunu ders süreçlerimizde keşfettik. Zihin ve beden arasındaki bağlantıları oyun, şarkı söyleme, müzik aleti çalma, rol oynama ve karaktere girme gibi dramatik öğelerle destekledik.
Kitapta kullandığımız hikayeler bizim için esin kaynağı olduğu için birebir uygulanmadı. Sadece giriş ve çıkış noktalarını oluşturdu. Bu şekilde çocuklara doğaçlama alanı sağlandı ve içselleştirme daha kolay bir hale geldi.
Her öğretmen ve anne baba çocuklarına hikaye okuması, bunun gündelik hayatın bir parçası olması alandaki ihtiyacı da ortaya çıkardı. Hem çocuk oyunları hem drama ve müzik derslerinde kolaylıkla kullanabileceğiniz şarkı ve oyunlarımızı ikinci kitabımızda bir araya getirdik ve nasıl müzikal süreçlere dönüşebileceğini anlattık.
Kitaplarda bulunan metinlerde ses yok. O ses bizim içimizde bir yerlerde. Bizler de bulmaya keşfetmeye ve elementere dönmeye dolayısıyla değişim ve dönüşüme çalıştık. Çünkü;
Çocuklar; “mış” gibi karaktere girmeyi seviyor.