Hayat’ın romanı, doğum ile ölüm kapıları arasında kalan yaşamımızda karşımıza çıkabilecek her türlü güçlüğe karşı sapasağlam durarak ve kendimizi yaşamaya adayarak yol kat etmemize kılavuzluk edebilecek öğretilerin olduğu güçlü bir hikâye. O, hiç taşlaşmayan kalbiyle, hiç tükenmeyen sabrıyla ve hiç kimseyi acıtmamış dokunuşlarıyla oynadığı hayat oyununun kazananı oldu. O, herkesin -eğer isterse- kendi kaderini kendisinin yazabileceğine örnek olacak müstesna bir roman kahramanı oldu.
Romanı okurken kendine “Dünyaya neden geldim?” sorusunu soracaksın… Senin, sen olabilmen için çözeceğin düğümler, hakiki insan olma yolunda yürüyeceğin yollar varmış ki dünyaya gönderildin güzel insan! Yaşarken etrafından hem ders alacak hem de etrafına ders vereceksin. Görevinin sadece nefes almak ve nesil idamesi olmadığını anlayacak ve bileceksin. Şunu asla aklından çıkarma ki “Ölmemek yaşamak değildir.”
Hayatının kilidi de sensin, anahtarı da. Yeter ki yaşamaya/yaşatmaya gönüllü ol ve sana bahşedilen hayatı koşulsuz sevmeye çalış. Göreceksin ki tüm kilitli kapılar kendiliğinden açılacak ve hayal bile edemediğin parlaklıktaki güneşler tüm karanlıklarını aydınlatacak.
“Onun Adı Hayat” herkesin kendi yaşamından birçok parça bulabileceği salt bir roman değil, hayata karşı tüm katı bakış açılarınızı silebilecek doktrinlerle zenginleştirilmiş bir farkındalık kitabı aynı zamanda. Bu romanı okurken yaşamınızın birçok alanında uyarı ışıkları yandığını göreceksiniz. İçinizdeki büyük gücün farkına varıp, belki de beklettiğiniz, ertelediğiniz tüm hedefleriniz için harekete geçeceksiniz. Daha da önemlisi hayatın size sunduğu seçimleri, hediyeleri ve fırsatları daha net görebileceksiniz, ama bundan çok daha önemlisi yaşamla olan bağlarınız gittikçe kuvvetlenecek ve hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak…