‘’Besmele, farkında olsak da, olmasak da, her işte varoluşun amacı içinde dilekte bulunmaktır. Var oluşun amacının ise bilinmek olduğu şüphesiz. Öyleyse besmele ile, iman ehli ”Seni görmek istiyorum ” diye niyazdadır. Murat, asıl istek, besmeleyle başlanan işte Allah’ın varlığını müşahededir. Hikmet bakışına yaklaştığımız oranda bunun farkına varır, hikmetten uzak düştükçe de, küçük olay ve tutkuları istek haline getiririz.
Besmele ancak, değindiğimiz yüce idrâkle, varoluşun ana hedefinin emrinde ve bilinçle tekrarlanırsa, Resûl-ü Ekrem’in dudaklarından döküldüğü gibi bir içerik kazanır. Yoksa kalıp halindeki sözcüklerden ibarettir. Resûl-ü Ekrem hakikisini gösterdi, biz taklitteyiz. Ne var ki, hakiki olana, onu taklit ede ede kavuşulur. Eski deyimle, ‘taklitten tahkike’ varılır.
Hikmetten uzak olan için besmele yalnızca bir kutsamadır. Allah’ı anarak bir işe başlamak, o işe hayır getirir. Bu doğru. Ama o kadarla kalınırsa yazık. Besmelede ‘Sen bilirsin, sen nasıl istersen öyle eyle, çünkü asıl hedefim her halükarda seni bilmektir ’ diye özetleyebileceğimiz bir boyun kesme de vardır. (İslâmiyet, kelime anlamıyla, Allah’ın iradesine teslim olmayı da içerir.) Öyleyse besmele, aynı zamanda Allaha bilerek, keyfine vararak razı olup şükretmek ve şükür içinde niyazda bulunmaktır. ’
Elinizdeki kitap, bir büyük idrakin, bir büyük gönlün sonsuzluğun ufkunu kuşatması ve kelâma getirmesidir. Yukarıdaki satırlar insanın gönlünü Hak yola şavklandıran bereketten bir demettir. Okunacak, düşünülecek, idrak edilecek, hakikati arayan gönüllere dost mesajı getirecek bir eser…