Nasreddin Hoca Islık Çalarak Dolaşıyor Aramızda
İnsan fark eder ve güler. Bizde halk zekâsının inceliklerini kendinde toplayan, bu zekâyı ve dikkati nükteler üzerinden yine halka yayan; güldürürken gülenin kendini gözden geçirmesini, düşünmesini sağlayan ilk önemli isim Nasreddin Hoca’dır.
Hoca’nın yanı başında halk vardır; dili, halkın konuşma dilidir. Böyle olduğu için Anadolu halkının tüm yaşamı, tıpkı bir ayna gibi fıkralardan seyredilebilir. Uzun zamandır gerek akademik çevrelerde gerekse okurlar katında herkes kendi değerleri ölçüsünde Nasreddin Hoca’dan payına düşeni kopartıp aldı. İlginçtir Uzakdoğu’dan Ortadoğu’ya; Amerika’dan İskandinav ülkelerine, Kuzey Afrika’ya kadar pek çok yerde Nasreddin Hoca’ya dair kitaplar yayımlanmasına rağmen, ülkemizde Hoca’ya hak ettiği ölçüde ve ”sansürsüz” eğilenlerin sayısı oldukça azdır.
Pertev Naili Boratav’ın Nasreddin Hoca adlı çalışması aşılamayan temel başvuru kitabı olma özelliğini bugün de koruyor. Kitap, gözden geçirilmiş son haliyle Islık Yayınları tarafından okura ulaştırılıyor. İnsan gülerken en çok fıkralarda kendine dışarıdan bakma şansını bulur. Bu aynı zamanda bir kültürün, medeniyetin içinden akarak o kültürü, medeniyeti oluşturmuş insan topluluklarının özelliklerini de ortaya koyar. Bir edebî tür olarak bizde “fıkra” denince akla ilk, tarihsel, kültürel bir figür olarak Nasreddin Hoca’nın gelmesi boşuna değildir. Yüzyılları aşan, geniş zamanlara dokunan ve yaşadığı dönemin özelliklerini örtüye büründürmeden halkın aynasından yansıtır Nasreddin Hoca. Anadolu insanının hayata, cinselliğe, sokağa, mülke bakışını “açık saçık” bir biçimde, parıldayan bir zekâ üzerinden ortaya koyan Hoca’ya dair bu en kapsamlı, titiz çalışma Islık Yayınları tarafından okura ulaştırılıyor.
Kitabı okuyanlar Nasreddin Hoca’nın bütün endamıyla bugün de ıslık çalarak halkın arasında dolaştığını, halkın diline, kültürüne ışık tuttuğunu bütün canlılığıyla yeniden fark edecektir.
”Nasreddin Hoca’yı böyle bilmezdik”. Bu cümle, ufkumuzda, “biz Hoca’yı böyle istemiyoruz”un bir çevirisi olarak belirdi aslında. Karagöz metinlerinde olduğu gibi ayıklanmış, aklanıp paklanmış, bu yoldan yükü atılmış bir “corpus”te uzlaşılmasıydı amaç; aşırılık fazlalıktı, halk kaynaklı bir bilgeliğin halkı korumak, ola ki kendinde korumak için törpülenmesiydihedeflenen. Boratav’ın ulaştığı elyazmalarına şüpheyle bakanlar gördüm, duydum.
Tersine, kök kültürün açığa çıkarılmış bu boyutundan gönenç duymak gerekmez miydi? Yakası açılmadık Carmina Burana şarkılarının, Villon’un ağzıbozuk şiirlerinin, Gargantua’da patlayan şen bilim dilinin bir karşılığının bu topraklarda da duyulmuş, yayılmış olduğunu öğrenmekten bir gurur payı çıkaramaz mıydık? Olduysa bile, akıl erdirilmesi güç bir suskunluk eşliğinde olmuş olmalı.
Nasreddin Hoca: Zaman zaman ne kadar çağdışı kaldığımızı gösteren çağdaşımız değil midir?
Boratav’ın Nasreddin Hoca’sı, kültür birikimimizin bir avuç temel, kaynak metni içindeki yerinden bakıyor: Biz onu görebilecek miyiz, gözgöze duracak yürekliliği gösterebilecek miyiz – bu karşılaşmadan kazanımlı çıkıp çıkmamak hâlâ elimizde.
– Enis Batur