Aydınlanma ile beraber, aklını aydınlattı insanoğlu. Kendi aklını kullanmak cesaretini gösterdi. Tabiatı sorguladı o aydınlanmış aklıyla. Kutsal’ı sorguladı sonra. Tanrıyı… Kafasındaki örümceklerinden kurtuldu bir bir. Mağarasından çıktı. Aklıyla ürettikleriyle birlikte, dünyanın çehresini değiştirdi. Artık bir eski vardı bir yeni. Yeni yani modern…
İnsan, yaşayışını değiştirdi; dışını aydınlattı yani. Daha bakımlı, daha gösterişli, daha asri bir hâle büründü. Elektriği keşfetti, gecesini aydınlattı. Artık geceleri de çalışmalı daha çok üretmeliydi. Daha insanca yaşamak için, geceyi de gündüze çevirmeliydi. Görünürde aydınlanmadık yeri kalmadı hâsılı.
Ancak unuttuğu bir yer vardı insanın. Kendini arayiş-i zahire kaptırıp ihmal ettiği, gerilere ittiği. Gönlü diyebilirsin buna, ruhu, süveydası, vicdanı diyebilirsin.
Elinizdeki kitap çağdaş Batı düşüncesinin zihinlerimizde sebep olduğu tasavvur değişikliklerinin farklı boyutlarını irdeliyor. Bizi biz olmaktan uzaklaştıran, bilincimizi yaralayan, bizde ciddi bir benlik bölünmesine yol açan düşünce ve eylem biçimlerini sorguluyor. Bir anlamda gelenek perspektifinden modernite ile yüzleşme denemesi yapıyor.