Eger esitlikçi ve özgürlükçü bir dünya istiyorsak, bu ideallerin hangi sartlar altinda gerçeklestirilebilecegini de kavramak zorundayiz. Bunu yapmak için de her seyden önce dünya-sisteminin dogasi ve bugüne kadarki evriminin gözler önüne serilmesi ve hem bugün hem de gelecekte olmasi muhtemel gelismelerin çesitlilik derecesinin ortaya konmasi gerekir. Böyle bir bilgi güç demektir. Ve bu bilgi benim kendime yükümlülük olarak seçtigim hedefler çerçevesinde, en fazla, dünya nüfusunun sayica daha kabarik ve ezilen kesimlerinin isine yarayacak bir güç olma niteligindedir. Çagdas sosyal bilimlerin çogu -bu maske arkasinda gizli sosyal psikoloji olduklari zamanlar hariç- gruplarin ve örgütlenmelerin incelenmesine dönüsmüs durumdadir. Fakat bu çalisma sosyal sistemlerin incelenmesini içermektedir, gruplarin degil. Arastirmanin odaginda bir sosyal sistem oldugunda, sosyal bilimler arasindaki klasik ayrimlar anlamini yitirir. Antropoloji, ekonomi, siyaset bilimi, sosyoloji -ve tarih-, sosyal bilimler disiplininin belli bir liberal devlet anlayisi ve devletin sosyal düzeninin fonksiyonel ve cografi alt bölümlerde iliski biçimleri üzerine oturtulmus kisimlarindan ibarettir. Eger arastirmacinin odagi örgütlenmeler ise sinirli, belli bir anlam tasirlar. Ama konu sosyal sistem ise hiçbir manalari yoktur. Burada çok disiplinli bir yöntem önermiyorum, aksine önerim tek disiplinli bir yaklasim. Bu kitabin kapsamli içerigi, ümit ederim ki bununla neyi kastettigimi ve bu konuyu ne kadar ciddiye aldigimi açikliga kavusturacaktir.