Ziya Gökalp’in Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler başlıklı bu raporunda, Osmanlı idari yapısının bozularak doğuda feodal bir yapının oluşması Sultan Selim ve Sultan Süleyman devirlerine kadar götürülmektedir. Ziya Gökalp bu feodal düzenin nasıl yayılıp yerleştiğini “Halkçılık” başlıklı makalesinde yetkinlikle ele alır. İdari yapının bozulma nedenlerini iyi bildiğinden yeni kurulacak milli devletin sınırları içerisinde herhangi bir muhtariyete, aşiret ve cemaat düzenine yer olmadığını ve olamayacağını da biliyordu. Bu nedenle yüzyıllarca kapalı toplum halinde süregelen bu yapının sosyolojik araştırmasını yapma gereği duymuştur.
Ziya Gökalp’in raporu yalnız sosyolojik bakımdan değil, tarihi, etnolojik ve kültürel malzemeler içerdiği için de değerlidir.
“Köylülerimiz, ekseriyetle Kürt kavmine mensup, cahil ve aşiret ahlakıyla yoğrulmuştur. Milli ve vatani hislerden tamamen mahrumdur. Kürt köylüsü umumi masraflara iştirakteki hâkimiyet şerefini bilmediği için vergi vermek istemez, vatanı, köy yahut aşiretten ibaret zannettiği için askerlikten kaçar, kanunun yazılmış olduğu lisanın bir kelimesini anlamadığı için, mahkemenin celplerine, davetlerine icabet etmez, şeri zekâtı molla ve şeyhlere tamamen verdiği için aşardan, ağnamdan çalmayı haklı bir hareket zanneder.”
“Cemiyetler, eski âdetlerini yalnız büyük buhran zamanlarında kolayca değiştirebilirler. Bugünkü siyasi ve toplumsal buhranlarımız, âdetlerimizin değişmesine en müsait bir zamandır.”
“Kadınlar hakkındaki en büyük haksızlık, babaların kızlarını büyük bir meblağ karşılığında -kızların fikrini sormaksızın- kocaya vermesidir. Damadın ihtiyarlığına, çirkinliğine bakılmaz. Evli midir, değil midir? Buna da bakılmaz. Kim çok para verirse, kız ona verilir. Bir babanın birçok kızı olursa, aldığı ağırlıklardan zengin olur.”