Semrin Şahin’in dördüncü öykü toplamı: Küller.
Büyüleyici bahçeler, bombaların tehdit ettiği kümesler, sonu daima karanlığa çıkan yollar, şiddetin cisimleştiği avlular, göz avcısı çekirgelerin istilasına uğrayan şehirler, tekinsiz kafesler, acıların şahidi bataklıklar… Şahin, geniş bir mekân çeşitliliğiyle kadın, erkek, çocuk ve hayvanları merkeze alan çarpıcı öyküler sunuyor okura. Kahramanları aramızda dolaşıyor âdeta; onlarla, gerçeğe en yakın hâlleriyle kadına, kadınlığa uygulanan şiddeti, erkeğin, erkekliğin onarılamayan marazlarını, çocukluğun katıksız masumiyetini ve yakın tarihten, toplumsal hafızadan kanayan ölümleri kurguluyor.
“Kaybettiğimiz kaçıncı can Bewar ya da daha kaçımız ölecek bu kaçışta? Hiçbirinin yanıtını bilmiyorum. Ayağa kalkıp yürümeye çalışıyorum. Dizlerim tutmuyor. Çöküyorum olduğum yere, omzumdaki bez torbayı bırakıyorum. Patateslerin yuvarlanışını izliyorum. İçimden yükselen öfke boğuyor beni. Bez torbayı tekmeliyorum. Rüzgâr esiyor kardeşimin üzerinden. Babamın omzuna dokunan bir el, uzanan bir kol, sarılan bir omuz görüyorum. Bu yabanıl yalnızlığın içinde, kesif acı içimi parçalarken insan her yerde aynı insan mı?”