Onun varlığıyla her şey altüst olmuştu. Dünyaya yeniden gözlerini açtığından beri bildiği tek şey öldürme içgüdüsüydü çünkü cehennem çukurunda katliam hissinden başka hiçbir şey yoktu. Orası tüm güzel hislerin öldürüldüğü yerdi. Melany, geçmişini unutmuş ve bu gerçeklere bağlanarak şimdiyi yaşamıştı. Hislerini kaybetmiş, gerçeklik algısını geride bırakmıştı. Melody ise arkadaşlarının yardımıyla kaçtığı kötülüğü yakalamaya kararlıydı. Bir yanda verilen kayıplar, öte yanda aşk dolu bir macera onları bekliyordu. Her şey bir o kadar tanıdık ama bir o kadar da yabancıydı. Karanlık dört bir yanı sararken umudu bir an olsun yanlarından ayırmamaları ve kehaneti çözmeleri gerekiyordu.
Anka savaşa hazırdı ve bu kez yalnız değildi. Kızıl kıyamet gerçekleşmek üzereyken unutulmaması gereken son bir şey vardı: Aslında kimse kaçtığını yakalayamaz ve yakaladığından kaçamazdı.
Çünkü…
Her Son. Yarım Kalmaya Mahkumdu.
Ve yarım kalan her şey, aslında bitmeyen ve sonsuza kadar devam eden bir savaşın başlangıcıydı.
Biz kötülüğü yok etmeye ant içmiş savaşçı prensesleriz ve bu… Bu bizim hikâyemiz.