“Konuşuyoruz, konuşuyoruz, konuşuyoruz da söylediklerimizin çocukların kulağından içeri ses olarak girip nasıl bir hisse dönüştüğünden pek bahsetmiyoruz. İstedim ki sesin hisse dönüştüğü yerde biraz soluklanalım. ‘Kırk kere söyledim’ gibi artık dilimize pelesenk olmuş dil kalıplarını kullanırken aslında ne demek istediğimizi, çocuğun bunu nasıl duyduğunu, nasıl anlamlandırdığını tartışalım.”
Ziya SELÇUK
Yapma yavrum. Yavrum yapma. Çocuğum yapmasana. Yahu yapma! Yapma dedim ya! Kırk kere söyledim sana yapma şunu diye!
…
Defalarca “Yapma,” dediniz. Çocuğunuz yapmaya devam etti. Sonunda “Kırk kere söyledim sana!” da dediniz. Ama belki de çocuğunuzun bunu yaparken ne demek istediğini hiç düşünmediniz. Oysa sormanız gereken soru şuydu: Kırk kere uyarıldığı hâlde yine aynı şeyi yapmaya devam eden çocuk ne demek ister?
“Çocukla iletişim” deyince nedense çoğunlukla “Biz söyleyeceğiz, anlatacağız, çocuk dinleyecek; biz isteyeceğiz, çocuk yapacak,” kabilinden bir iletişim şeklini anlıyoruz. Çocukla iletişimde yaşadığımız olaylar bir anlamda koca bir ebeveynlik okyanusunun içindeki buzdağına benzer. Unutmayın, bir de buzdağının altı var.
Ben söyledim, o ne anladı?
O söyledi, ben ne anladım?
Benim söylediğim ona ne hissettirdi?
O bu davranışıyla ne anlatmak istedi?
Bana cevap vermediğinde söylemediği şeyler neler?
Söylediğinde üstünü örttüğü şeyler neler?
Yıllarını çocuk gelişimi ve eğitim alanına adamış Dr. Ziya Selçuk’un değerli kaleminden, sık kullandığımız dil kalıplarını ebeveynlik açısından yeni bir çözümlemeye tabi tutacak, çocuğa ve çocukluğa bakış açımızı değiştirecek çok yönlü bir hasbihâl… Kullandığımız kalıplar, deyimler, imalar, vurgular üzerinden aileden başlayıp topluma yayılacak bir dönüşüm çağrısı…