Tın tınn tınn!
Dikkat! Dikkat!
Konya yerine Kenya uçagına binip Hanya’yı Konya’yı görenlerin… “Şu binanın girişi nereden?” diye sorduğu kişinin “Yandan” demesi üzerine dayanamayıp “Amaaan yandann altmış, yetmişş!” diye göbek atanların…
“Sonunda uzaydan dünyaya şemsiyeyle atlayacağım, o olacak haa!” diyenlerin… Düğünde halay çekerken, teee Bulgaristan sınırına geldiğinin farkında olmadan hâlâ “Teyy teyy!” diye bağıranların…
Dünyadaki yerçekimiyle beraber ‘dertçekimi’ne de maruz kalıp “Benim buu deerdim niisyigaaannnn!” diye türkü çığıranların… Duvarın dibine çömelmiş, bir yandan oyundan çıkarıldığı için ağlayıp, bir yandan da elindeki dondurmayı yalayan çocukların… Sevdiği kızı istemeye giderken, dayanamayıp aldığı çikolataların hepsini
yiyenlerin…
Gelip geçen arabaların rüzgarından bir o yana bir bu yana savrulan, bir türlü yere konamayan yorgun naylon poşetlerin…
Birleştirip eski hâline getirebilmek için kırılan kalbinin parçalarını bir ömür arayanların…
Vee…
Karşılıksız iyilik yaptığı için “Vayy enayiler!” denen insanlara “Vayy EN İYİLER!” dedirten “İNSANLIĞIN”… “Mine Kardeş bizi de yaz.” diye verdikleri sipariş üzerine yazılmış, “Ben bildiğimi okurum kardeşim.” diyenlere “Bildiğini okuma, bu kitabı oku!” diyen bir adet kitap bulunmuştur.
Bu kitabı, görenlerin veya görmezden gelenlerin “İNSANİYET NAMINA” okuyup duygulanarak iç çekmeleri, sonra da “Ohh bee! İşşte budur ya, kehkehkeh!” diye gevrek gevrek gülmeleri önemle rica olunur.