Çağdaş İspanyol edebiyatının en önemli kalemleri arasında gösterilen Javier Cercas, ona dünya çapında ün kazandıran Salamina Askerleri’nden on beş yıl sonra, Karanlıkların Hükümdarı’yla bir kez daha İspanya İç Savaşı’nı edebiyata taşıdı. Yazar olmaya karar verdiğinden beri planladığı bu roman, Cercas’ın kendi ailesinin geçmişindeki karanlıklarda şekillenmiş durumda. Henüz on dokuzunda, evini, ailesini, tüm hayatını geride bırakarak Franco saflarında savaşa katılan ve bir daha geri dönmeyen Manuel Mena… Ve yıllar sonra, siyah-beyaz portresinden tanıdığı, ancak büyük bir aile sırrı ya da bir günahmış gibi, aile içinde hakkında hiç konuşulmayan bu delikanlı hakkında merakına, soru işaretlerine, tahminlerine gömülen bir başka adam, yazar, Cercas… Bir yanda kişisel duygular, amaçlar, fedakârlıklar, bir yanda tarihin uzun vadede tüm bunlara biçtiği yargılar. Şu an, şimdi, tarihin doğru tarafında olduğunu bilmek mümkün müdür?
”Neredeyse seksen yıl önceydi savaş. Bizse kırklı yaşlardayız. Manuel Mena’nın uğrunda öldüğü davanın haksız olduğunu bilmek, çocuk oyuncağı bizim için. Ya onun için? Zamanın kazandırdığı perspektife sahip olmayan, daha sonra olacak şeyleri bilmeyen, gencecik, üstelik kasabasından dışarı pek çıkmamış biri için de kolay mıydı bu?”