Bu kitabın Türkçe olarak yayımlanmasının temel nedeni iki yönlüdür. İlk olarak, bu kitabın, Türkiye ile yüzyıllardır siyasi ve iktisadi ilişkileri olan ve kültürel alışverişleri bulunan büyük bir komşu ülke olan modern öncesi İran’daki devlet ve toplumun tarihsel özgüllüğü hakkında yazılmış olmasıdır. İkinci olarak, özgül söylemsel bir projesi olan bir kitaptır. Kuramsal oluşumu, kavramsal yapısı ve analitik yöntemleri sadece yeni değil, aynı zamanda çalışmanın ilk amacının da çok ötesine geçerler. Başka bir deyişle bu kitabın, galiba Türkçe olarak yayımlanmayı hak ettiği şey, genelde kapitalizm öncesi toplumlarda devlet ve tarımsal ekonominin analizine yönelik kuramsal bir model olarak kullanılabilir olmasıdır.
Bu kitapta kullanılan kuramsal formasyon ve analitik yöntemin kökleri, yirminci yüzyılın büyük siyasal, kültürel ve felsefi gelişmelerindedir.
Abbas Vali, Türkçe Baskıya Önsöz’den
İran’a ilişkin kaynak bir kitap
…Vali’nin bu yeni kitabı ise, İran’da kapitalizm öncesinde yaşayan sorunlar ile ülkede modern ulus-devletin ortaya çıkışına odaklanıyor. Çalışmanın önemi, Türkiye ile yüzyıllardır siyasi ve iktisadi ilişkileri olan ve kültürel alışverişleri bulunan büyük bir komşu ülkenin, modern öncesi dönemine dair oldukça değerli veriler ve analizler barındırıyor olmasıdır. Kitabın Türkiye düşün dünyası açısından ikinci önemi de, çalışmanın kapitalizm öncesi toplumlarda devlet ve tarımsal ekonominin analizine yönelik kurumsal bir model olarak kullanılabilir olmasıdır diyebiliriz. Abbas Vali’nin ‘Kapitalizm Öncesi İran’ kitabı, İran üzerine yazılmış önemli kaynak kitaplar arasında yer alabilir nitelikte.
Radikal Kitap, 26.10.2007
İran, kapitalizm, tarih yazımı ve Marksizm
Hamit Bozarslan, Martin Van Bruinessen, Nelide Fuccaro, Amir Hassanpour’un Kürt siyasal tarihinin son yıllarda en tartışmalı konularından biri olan milliyetçilik üzerine makalelerini derlediği “Kürt Milliyetçiliğinin Kökenleri” çalışmasının ardından “Kapitalizm Öncesi İran Kurumsal Bir Tarih”le okurlarıyla buluşuyor Abbas Vali.
Kürt milliyetçiliği üzerine oldukça yetersiz olan tartışmaları yeniden başlatan Kürt Milliyetçiliğinin Kökenleri’nin henüz ilk sayfalarında Kürt sorununu oluşturan sebeplerin teorik/siyasal açılımlarını sunan Vali’ye göre -Foucaultcu bir yaklaşımla-; “iktidar ve tarihsel söylem, asıl amacı kendi söylemsel ve siyasi birliğini tehdit eden ‘farklılıkları’ bastırarak yekpare ulusal/egemen kimliğini korumak için tarihsel bilgiyi kullanmak olan bir ‘hakikat rejimi’ inşa etmiştir.”
Abbas Vali’nin sürdürdüğü bu tartışma yakın dönem Türkiye siyasi hayatına önemli göndermeler içeriyor: “Türk hükümetinin arkaik olan siyasi ve hukuki süreç ve pratikleri demokratikleştirmeye ve reforma tabi tutmaya çabaladığı bir dönemde, Türkiye’deki Kürtlerin statüsünü tanımlayan paradoks budur.
Toplumda ‘mevcut’ olan ama temsil gücü olmayan, egemeni ihlal etmeyecek bir şekilde kendini temsil edemeyen bir ‘öznenin’; tarih ve siyaset sahnesinde ‘anlamlı/temsili’ olmayan bir öznelliğin paradoksudur bu. Kürtlerin şu anki statüsünü belirleyen bu paradoks, aynı zamanda, iktidar yapısının ve Avrupalı ‘olma’ yolunda izleneceği beyan edilen liberalizasyon ve demokratikleşme niyetlerinin merkezindeki boşluğa da işaret eder.”
Milliyetçilik ve egemenlik çalışmalarıyla tanıdığımız Abbas Vali’nin gerek İngiltere’de gerekse de yakın zaman da (2001) yayınlandığı İran’da tarih ve sosyoloji çevrelerince tartışılan “Kapitalizm Öncesi İran: Kuramsal Bir Tarih” adlı yeni kitabı ise Vali’nin de değindiği iki sebepten dolayı Türkiye’deki okur için önem taşıyor; siyasal, kültürel ve ekonomik sebeplerle tarih boyu komşu devlet İran’daki devlet ve toplumun tarihsel özgüllüğüne değinmesi ikinci önemli sebep de, “Kapitalizm Öncesi İran: Kuramsal Bir Tarih”in kapitalizm öncesi toplumlarda devlet ve tarımsal ekonominin analizine yönelik kuramsal bir model olarak kullanılabilir olmasıdır.
Kitabın kavramsal dilini eleştirerek onun kuramsal iddialarını post-modern saçmalıklarla kullanılmış bir tür entellektüel bir egzersiz olarak görüp dışlanmasını Abbas, sosyologların kitabı sosyolojik analizde bir egzersiz olarak kullanmayı algılamada, onu ve onun kuramsal projesini geleneksel sosyolojik terimlerle açıklamada güçlük çekmelerine bağlıyor. Kitap tarihçiler arasında tartışma yaratmıştır. Zira “tarihçiler bu kitabı ve onun tarihsel argümanlarını kabul etmeyi onu kendi disiplinine yerleştirmeyi ve onu tartışmayı ve onanmayı hak eden bir tarih yazımı eseri olarak görmeyi olanaksız bulmuşlardır. Bu yüzden bu konuda sessiz kalarak bu kitabı görmezden gelmeyi ve onun varlığını inkar etmeyi yeğlemişlerdir.”
Abbas Vali İran’ı ve onun değişim sürecini, üretim tarzını, egemenlik anlayışını ve ekonomik sistemini pek de alışkın olmadığımız bir felsefik zemin üzerinde tartışıyor. Kitabın ilham kanağı olan Althusserci yaklaşım Marksizimden izole edilmiş bir durum ya da bir hilkat garibesi değildir fakat Althusserci yaklaşımın politik Ortodoksluğuna da bağlı değildir. Derrida’nın “yapı-sökümcülüğünü” hem kapitalizm öncesi İran’ın biçim ve niteliğine ilişkin mevcut söylemlerin eleştisinde hem de “İran feodalizmi” kavramının yapılandırılmasında kullanıyor.
“Kapitalizm Öncesi İran: Kuramsal Bir Tarih” kapitalizm öncesi toplumlarda devlet ve tarımsal ekonominin analizine yönelik kuramlar üzerinden İran’ı analiz ediyor olsa da Abbas Vali çalışmasının ne tarih yazımı eseri, ne de İran’ın sosyolojik açılımlarını kapsadığı iddiasındadır. Türkiye’deki okurun gözden kaçırdığı Vali, İran ve Kürt milliyetçiliği tartışmalarının sıklıkla gündeme geldiği bu günlerde konuyu farklı bir cepheden değerlendirebilmek için önemli bir başvuru kaynağı olabilir.
Amed Gökçen, Agos Gazetesi, 9.11.2007