Otuz yıla yakın bir süredir; olay yeri incelemenin ne denli önemli olduğunu, bilimsel kurallara uygun olarak delil toplamanın bir olayın çözülmesindeki vazgeçilmez yerini, önce İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsünde, şimdilerde Üsküdar Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsünde yüzlerce polis, yargıç, savcı, avukat, biyolog ve daha nice meslek sahibine anlatmaya ömrünü adamış bir akademisyen olarak, sahadan bir ses geldiğini duymak beni heyecanlandırıyor. Bu vesile ile uzun yıllar önce kaybettiğimiz Emniyet Müdürü Metin Karabenli’yi anmadan geçemeyeceğim, kendisi: “En ileri teknolojilerle donatılmış kriminal laboratuarlarınız, her türlü bilgiye sahip laboratuar çalışanlarınız olsa bile olay yerinden delil gelmezse; kalp nakli yapabilecek ameliyathaneleriniz olsa bile kalp hastası tanısı koyamamanıza benzer.” derdi. Şimdi Türkiye, hem kriminal laboratuarlarının gelişmiş ülkelerdekilerle yarışmasına hem de olay yeri incelemenin Naci Bayburt gibi işine âşık polisler sayesinde belli bir yere gelmesine şahit oldu.
Ne Dediler?
Naci Bayburt, ilkokuldan başlayıp polislik mesleğine adım atışına dek acı tatlı anılarını gayet akıcı bir dille kaleme aldıktan sonra, görev süresinde karşılaştığı suçlular üzerinde duruyor ve onları yakalamada gerek parmak izi gerek DNA bankalarının ne denli önemli olduğunun altını çiziyor.
Naci Bayburt’un on yıl süren İstanbul görevinden sonra Diyarbakır’a şark hizmetine gidişini, Hizbullah evleriyle tanışmasını; polislerin savcılar ve adli tıp uzmanları arasındaki ilişkilerini, hatta 15 Temmuz darbe girişimini satırlarında okuyacaksınız. Hâlâ İstanbul Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şubesinde polis memuru olarak görev yapmakta olan Naci Bayburt’un bu zor ama çok değerli yaşam yolculuğuna eşlik etmenizi dilerim.
-Prof. Dr. Sevil Atasoy Üsküdar Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Müdürü-