İbn Arabî’nin 1204 yılında Kâbe’yi ziyareti sırasında ona hitaben yazdığı sekiz mektubu içeren Tâcü’r-resâil ve minhâcü’l-vesâil adlı eseri Türkçede ilk defa okuyucuyla buluşuyor. Harika tasvirleriyle, içinde bulunulan mekânı tam bir şekilde resmetmesiyle dilin tüm imkânlarının sergilendiği bu eşsiz yapıtın belki de en büyük özelliği,sevgiye ve aşka dair yazılmış en muhteşem eserlerden biri olmasıdır
“Ey güzel Kâbe ve yağmur bulutlu bahçe! Sende,seni var edene yalvardım,seni bir kılandan istedim.
Gayretlerim düzgün olursa sırlar birleşir, gökyüzü apaçık olur ve nur ışıkları yanar. Gecenin karanlığını zırh gibi kuşanıp Allah ismiyle ayağa kalktım ve dedim: Ey Allah! Zelil olan senin sayende aziz olur,rehber yolunu bulur, yol aydınlanır.
Bu Kâbe’yi diktin ve gönülleri oraya akıttın. […]
Nefsim sana feda olsun ey güzel Kâbe! Gönlümdeki aşk adına! Azalarımı uyuşturan tutku adına! Yüreğim sana kara sevdalıdır. Kalbim sende kendinden geçer. Nutkum seninle tutulmuştur. Hatıram seninle hayrettedir. Senin bahçende kokunu hissedebilir miyim? Bana haber ver,seni müşahede etmeliyim. Bana öğret, biriciğim.
Sır açıldı ve perde yırtıldı. Haber yayıldı ve dağıldı. Denildi ki: Ârif, Hicir’de mecnun oldu. Bir ibadet menziline âşık oldu.”