Altin bulamadi ama hayatinin en büyük madenini kesfetti: Yasadiklarini, gördüklerini ve duyduklarini, aklinin tüm kudretiyle, yüreginin bütün heyecaniyla akip giden kelimelere dökme kuvvetini. Kuzeyin donmus topraklarindaki insanlarla hayvanlarin yasam mücadelesi birkaç yil içinde onun kaleminin gücüyle bütün dünyaya yayilacak, kendisi de büyük bir yazar olarak kabul görecek, söhrete ve paraya kavusacakti.Ancak çocuklugundan beri içinde yasadigi vahsi kapitalizme olan sinifsal öfkesini asla unutmadi Jack London. Bir yandan sanatçi arkadaslariyla zengin ve bohem bir hayat sürer, sahip oldugu yatla Güney Denizlerine seyahatler düzenler, yillar içinde genis bir alana yayilarak devasa bir isletmeye dönüsen çiftligini kurarken bir yandan da toplumsal adaletsizlikleri ve yoksullarla ezilenlerin mücadelesini isleyen roman, hikâye ve yazilar kaleme aldi.Kimi Türkçe çevirilerinde de tanik oldugumuz üzere kurdugu muazzam cümlelerin basitlestirilmesine ragmen insanin özüne hitap eden hikâyelerinin saglamligi ve gerçekligi sayesinde her zaman genç ve diri kaldi. Ölümünün üzerinden bir asir geçmesine karsin, Jack London, kor gibi isildamaya devam ediyor.