Hayalin mucizevi kanatlarıyla zaman ve mekân setlerini aşabileceğimizi biliyorsun arkadaşım. Haydi o zaman! Ucu bucağı görünmeyen cahillikler, kalabalık zalimler ortasından gür bir seda işitiliyor. Dinleyelim bakalım, setlerin ardından o kutlu ses bize neler söylüyor? Yüzyılları aşan şahsiyeti nerelerden besleniyor?
***
Ahmet bu, durur mu şimdi yerinde? Eli kolu bağlı olarak oturup üzülmekle yetinir mi sadece? Yok yok, o inanır ki müminlere düşen vazifeler vardır. Yüksek gayelerle, mühim gayretlerle örülür bu vazifeler. Değil midir ki hayat bir aksiyon alanıdır. İyi ve kötü odakların daim karşılaşma meydanıdır. “Vakit bu vakittir.” dedi Ahmet. Niyetini aldı. Hokkasına, mürekkebine ve dahi duasına sarıldı. Zira bu zehirli akımlara karşı siper alınacak surlar, ilmin kalesindeydi. Okudu, yazdı, çalıştı, gözlerinden ilmek ilmek yorgunluk akıttı. Niyetini satır satır dileğine taktı. Kelimelerini Sevgili Peygamberimize (sav) selamlarla dizerek hakikat iplerine astı. Saf niyetler, öz mayalar gibidir. Kalır mı hiç karşılıksız Rabbimizin katında?
Masal değil, gerçek bir kahramanın hayat hikayesi.