Onaltıncı yüzyıldan itibaren Kürdistan Osmanlı-Fars sınır kavgasının merkezi haline geldi. Osmanlı ve Fars İmparatorlukları arasında yer alan Kürdistan her iki taraf için hem çok büyük bir askeri rezerv hem çok önemli bir ekonomik kaynak olduğu gibi her iki tarafın sınır güvenliği için tampon bir bölge oluşturmaktaydı. Sünni Osmanlı bloğuna karşı Şii Safevi bloğunun ortaya çıkmasıyla dini inançlar, 1514 Çaldıran savaşıyla başlayıp 1847 II. Erzurum anlaşmasına kadar devam eden savaşın sürdürülmesine gerekçe oluşturdu. II. Erzurum anlaşması en azından resmi olarak Kürtlerin her iki imparatorluğun sınır “oyununun” bir parçası olmalarına son verdi.
Bu aynı zamanda İstanbul hükümetine yerel otonom Kürt otoritelerinin yetkilerine son verme imkânı da sağladı. Birinci Dünya Savaşından sonra Kürt sorunu basının spekülatif alanından çıkarak diplomasinin “oyun” alanına girdi. Sevr anlaşması küçük bir Kürt devletinin kurulmasını kararlaştırdı, Türkler bunun gerçekleşmesini engelledi. Ve böylece, 1926’da Türk-Irak sınırı ve 1932’de Türk-İran sınırının kesin olarak belirlenmesiyle Kürdistan komşu dört ülke arasında paylaşılmış bir “sömürge” haline geldi.
Împaratorî Sînor û Aşîret / Kurdistan û Şerê Sînor ê Tirk û Farsan ê 1843-1932
Kitêba lêkolînerê Kurd Nejat Abdulla a bi navê “Împaratorî Sînor û Aşîret / Kurdistan û Şerê Sînor ê Tirk û Farsan ê 1843-1932” di nav weşanên Avesta de derket. Kitêb ji aliyê Mustafa Aslan ve ji fransî bo tirkî hatiye wergerandin.
Nejat Abdullah bi vê xebata xwe de ku li Fransa wek teza doktora amade kiriye, bi detay bûyer û demeke ji bo kurdan pir krîtîk radixe ber çavan. Ji sedsala 16an ve Kurdistan bûbû qada şerê sînor ê împaratoriyên Fars û Osmanî. Bi peymana ku di sala 1932yan de di navbera Tirkiye û Îranê de çêbû Kurdistan di nav çar welatên cîran de hate levakirin û bû perçeyekî bindest ê wan welatan.