“İçimize Açılan Kapılar” vaktiyle şehirlerde birikmiş ama bugün sırra kadem basmış güzellikleri iliklerimize kadar hissedeceğimiz bir yolcuğa çıkarıyor bizi.
Kendimizi, köklerimizi bulma yolculuğu, belki de köklere indikçe yükseleceğimiz bir mana arayışı bu.
Kitaptaki şu çarpıcı cümlelere kulak verelim:
“Şehirler insanın zamanla, mekânla, insanla ve Allah’la kurduğu ilişkilerin sergilendiği birer devasa sahne.
İnsanın dünyasındaki bütün olumlu ve olumsuz yanları yansıtan, bizi bize anlatan, ona bakarken aslında kendimizi seyrettiğimiz büyük birer ayna.”
Mimari, insan kalp ve ruhunun kendi suretini tabiata nakşetmesidir.
Victor Hugo’ya göre geçmişimiz kitaplarda değil, “bu mermer sayfalarda” yatmaktadır.
Onun için geçmişi bu mermer sayfalardan okumalı, mimarlığın yazdığı sayfaları hiç durmadan seyretmeli, yapraklarını tekrar tekrar devirmelidir.
“Şehirlerin hafızaları bütün sırlarını ele vermeye hazır, duymak isteyenlere.
Yeter ki bu sırlı yolculuğa çıkmayı göze alalım!”
“İçimize Açılan Kapılar” yalnız Mardin, İstanbul, Bursa, Urfa, Konya, Semerkand, Kilis gibi şehirlerimizi tarih ışığında anlatmakla kalmıyor, onları kişisel tarihinin coğrafyaya dağılmış unsurları olarak keşfe çıkıyor, tabii o büyülü üslubuyla…