Ermiş
Cibran’ın ilk kez 1923’te yayımlanan başyapıtı Ermiş, şairane bir üslupla kaleme alınmış felsefi, ruhani ve ilham verici denemeler bütünüdür. Ermiş, El Mustafa isimli bilge bir adamın yirmi altı bölümde anlattığı nasihatlerinden oluşur. _
El Mustafa, on iki yıl boyunca sürgün hayatı yaşadığı Orphalese Adası’ndan, onu anavatanına götürecek gemiye binmek üzeredir. Onu uğurlamak üzere etrafında toplanan ada sakinleri, El Mustafa’nın sevgi, çalışma, neşe ve keder, suç ve ceza, eğitim, dostluk, ibadet ve ölüm gibi son derece önemli kavramlar üzerine konuşmasını isterler. Bu konuşmalarda Orphalese halkı sorar, Ermiş ise cevap verir._
Milyonlarca okura ulaşan Ermiş, günümüzde de en çok okunan kitaplardan biri olma özelliğini sürdürüyor.
Ermiş’in Bahçesi
Halil Cibran’ın en sevilen eseri olan Ermiş’in devamı niteliğindeki Ermişin Bahçesi ölümünden sonra ilk kez 1933’te yayımlanmıştır.
Vatanından on yıldan fazla süredir ayrı kalmış El Mustafa’nın müritleriyle yaptığı sohbetleri konu alan Ermişin Bahçesi, Cibran’ın, mistik bir güzelliğe sahip olan Doğa Ana’yı lirik bir tarzda kutsayışının hikâyesidir. El Mustafa bu kez de yıllar sonra tekrar bir araya geldiği müritlerine birbirinden önemli kavramlar üzerine nasihatler vermeye, onlarla mutlu ve bilinçli bir hayata nasıl ulaşılabileceğini tartışmaya devam ediyor.
Ermişin Bahçesi eşine zor rastlanacak bir görüngü, mistik bir filozof ve aynı zamanda bir şair olan Halil Cibran’ın edebiyat dünyasına kattığı bir klasik.
Meczup
Halil Cibran’ın gençlik döneminde yazdığı Meczup’ta, “normal” bir insanın toplumda işleyebilmesi için, insanın benliğini çürüten ve bu benliği kolektif bir amaç uğruna tekrar tanımlayan bir dünyada kimliğini idame ettirebilmesi için birtakım maskelere bürünmesi gerektiği ele alınır. Kişinin maskesinden arınması, düşünmesi, konuşması ve kendi olabilmesi, toplumun gözünde onu meczup kılar. Cibran, bu maskelerden kurtulan, özbenliğine karşı dürüst olan ve hakikatin peşinden koşan bir insanın özgür olduğunu dile getirir; fakat bunun da bir bedeli vardır; bu bedel de yalnızlıktır.
Otuz dört kısa hikâyeden oluşan bu kitapta Cibran, maskelerinden arınmış bir meczubun gözünden okuyucuya benzersiz bir toplum eleştirisi sunar.
Gezgin
Güzel ve Çirkin, bir gün deniz kıyısında karşılaştıklarında birbirlerine denizde yıkanmayı teklif ettiler.
Böylece üstlerini çıkarıp suya girdiler. Çirkin, bir süre sonra kıyıya geri dönüp üstüne Güzel’in elbiselerini geçirerek oradan uzaklaştı.
Denizden çıktığında elbiselerini bulamayan Güzel, çıplak kalmaktan fazlasıyla utandığı için Çirkin’in elbiselerini giyerek yoluna devam etti.
O gün bugündür, herkes Güzel ve Çirkin’i birbiriyle karıştırdı. Yine de bazıları, ona ait olmayan kıyafetine rağmen Güzel’i tanırlar. Aynı şekilde Çirkin’in yüzünü de bilirler; zira elbiseleri onun gerçek kimliğini saklamaya yetmez.
Halil Cibran’ın alegorik dili ve zengin anlatımıyla kaleme aldığı, her yaştan okura hitap eden etkileyici hikâyeleri Gezgin’de bir araya geldi.
Kum ve Köpük
Daima yürüyeceğim bu kıyılarda,
Kum ve köpüğün arasında,
Kabaran deniz silecek ayak izlerimi,
Rüzgâr uçuracak köpükleri,
Fakat deniz ve kıyısı sonsuza dek kalacak.
Yazarın ölümünden sonra, ilk defa 1926’da yayımlanan Kum ve Köpük’te varoluş, sevgi, adalet, iyi, kötü, acı, bilgelik, güzellik ve sanat gibi konular üzerine tüm insanlığa hitap eden, sizi derinlemesine düşündürecek aforizmalar, şiirler ve kısa öyküler bulacaksınız.
Gezgin, Meczup, Ermiş gibi kitapları kaleme alan şair Halil Cibran’ın bu unutulmaz eseri, yine kısacık ama bir o kadar zengin ve yer yer insanı şaşırtan nitelikte.