AYLEMA
Sıradan bir günün akşamında, geçmeye çalıştığı köprüden nehre düşmek üzereyken ölüm tarafından kulağına fısıldandı.
“Uzatılan buz gibi soğuk bir el bütün hayatına dokunacak.”
Bağımlılar ve Avcılar bu kez sıradan bir hayatın hayalini kuran, geceye doğmuş bir kız için karşı karşıya gelecek.
Siyahla beyazın, geceyle gündüzün, iyiyle kötünün anlamını yitirdiği bir iç savaş. Zihin çıkmazı. Yaşam mücadelesi. Sarsıcı bir kısır döngü.
Issız bir kasaba.
Kusurlu bir kalp.
Uçurumun diğer tarafına, gölgelerin arasına hapsedilmiş kayıp bir ruh.
Önce sahip olduğu her şeyi elinden alacaklar ve siz bunu her bir satır arasında hissedeceksiniz.
Hayata tutunacak bir neden verecekler, “Yapma!” diye haykırmak isteyeceksiniz.
Bu hikâyenin masumu yok. Bu bir aşk hikâyesi değil, nefret hikâyesi.
Gecenin soluğunu ensenizde hissedeceğiniz, okurken sıcak bir kahveye muhtaç olacağınız kadar soğuk bir hikâye.
AŞEKA
O en güçlü Avcı ama kalbi için kurulmuş tuzaklardan birine kapılmak üzere.
Maya Efnan kaçtığı hayatın tam ortasına düştü, anlaşmayı bozmanın bedeli tahmin ettiğinden daha ağır. Artık tamamen tek başına.
Ona ait olanı almak için ölüm emrini veren kraliçenin inine girmesi gerekiyor ama kendisini ölmek ya da öldürmek zorunda kaldığı bir arenanın ortasında buluyor. Karşısına kimin çıkacağından haberi yok, etrafı sevdikleriyle kuşatılmış halde.
Kanıyla neler yapabileceğini öğrenmişken artık hiç kimseye güvenemez ama tarafını seçmek zorunda.
Fetih Yargıcı intikam hırsı ve hayal kırıklığı ile bir çıkmazın içinde, kendisinin de kapıldığı büyük bir oyun oynuyor.
Kasabada artık herkes daha tedirgin, üzerine çöken sisten kaçmaya çalışıyor. Hava daha soğuk, orman daha karanlık ve kar bütün ayak izlerini sildi.
Bu hâlâ bir aşk hikayesi değil, bu defa tutku ateşiyle harlanmış bir intikam mücadelesi.
DORA
Bana, kazanmanın aslında daimî bir kayıp olduğunu göstermişlerdi. Ben artık biliyordum ki barış bayrağının renginin beyaz olmasının bir anlamı vardı. En küçük kusuru dahi affetmeyen bu renk, benim barut kadar kararmış kaderimi sarmalayan isli parmaklarımın arasında zaferin çanlarını değil, kıyametin sûrunu üfleyebilirdi ancak.
Maya en kötü anlarını geride bıraktığını sanıyordur fakat hava henüz o kadar da kararmamıştır. Zihninin içindeki susmayan çağrı, ona geri çeviremeyeceği bir davet sunarken en büyük felaketine doğru koştuğunun farkında değildir.
Tutku, nefret ve acı dönüm noktasına ulaştığında kendini hiçbir aklın kabul edemeyeceği bir gerçekle yüz yüze bulacaktır.
Maya, parmaklarının arasında sandığı hayatının ipleri koparken ona sunulan kanatları üzerine mi giyecek yoksa ellerini kana bulayarak devam mı edecek?