Fenomenoloji ve Geleceği-Bernhard Waldenfels
Bernhard Waldenfels, fenomenolojiyi yalnızca Edmund Husserl’in düşünsel bir icadı olarak değil, 20. yüzyılın başında şekillenen geniş bir felsefi ve kültürel atmosferin ürünü olarak çizer. Bu bağlamda metin, fenomenolojinin doğuşunu hem eşzamanlı felsefi-ekonomik gelişmelerle hem de coğrafi yayılımla birlikte okuma çabasıdır.
1. Zihinsel Zemin: Fenomenolojinin Doğuş Koşulları
1900 yılı, hem Freud’un Rüya Yorumu hem de Husserl’in Mantık Araştırmaları ile işaretlenmiş kritik bir eşiktir. Felsefe alanında hâkimiyet yeni-Kantçılıktadır; psikolojide ise Herbart ve Wundt’un bilimsel yaklaşımı öne çıkar. Ancak Brentano ve Dilthey gibi figürler, yaşantıya dayalı alternatif bir yönelişin tohumlarını atar. Aynı dönemde:
-
Frege, Russell ve Whitehead, formel mantığı kurumsallaştırır.
-
James ve Bergson, tecrübeyi yalnızca deneysel değil, yaşamsal ve bilinçdışı bir çerçevede düşünmeye yönelir.
2. Coğrafya ve Çevreler: Avrupa’da Temas ve Kırılmalar
Fenomenoloji Almanya’da (Göttingen, Freiburg, Marburg…) şekillenirken, İkinci Dünya Savaşı ile dağılan entelektüel çevreler, Batı’ya göç eder:
-
Leuven’de Husserl Arşivi kurulur.
-
Fransa’da fenomenoloji, Sartre, Merleau-Ponty, Levinas ve Derrida gibi isimlerle varoluşçuluk, etik ve dekonstrüksiyonla kaynaşır.
-
İspanya’da Ortega y Gasset, bu düşünceyi İber geleneğiyle yorumlar.
3. Göç ve Yeni Merkezler
ABD’de fenomenolojinin yeni bir hayat bulduğu en önemli kurumlardan biri New School for Social Research olur. Alfred Schütz, Aron Gurwitsch, Hannah Arendt, Hans Jonas gibi mülteciler, sosyal teori ve siyaset felsefesi alanında fenomenolojik düşünceyi dönüştürür.
4. Doğu Avrupa ve Küresel Yayılım
Sovyet ve Orta Avrupa’dan çıkan filozoflar — Gustav Spet (Moskova), Roman Ingarden (Krakow), Jan Patočka (Prag) — Batı’daki fenomenolojiyle Doğu’nun entelektüel kaynaklarını buluşturur. Bu yayılım:
-
Doğu ve Güney Avrupa’yla sınırlı kalmaz.
-
Kuzey ve Güney Amerika’ya uzanır.
-
Günümüzde etkisini Doğu Asya’da da sürdürür (özellikle Japonya ve Kore’de fenomenoloji oldukça etkilidir).
5. Bugün ve Yarın İçin Sorular
Waldenfels’in metni, fenomenolojinin zengin ve parçalı tarihini sunduktan sonra, geleceğe dönük açık uçlu bir soru ile tamamlanır:
“Bundan sonra ne gelir ve günümüzde ne beklenebilir?”
Bu sorunun ima ettiği şey, fenomenolojinin sabit bir sistemden çok, hareket hâlindeki bir düşünme tarzı olduğudur. Yaşantının, bedenin, kültürün ve anlamın değişen doğasını anlamak için bugün hâlâ gerekli midir? Yoksa post-yapısalcılık ve yapay zekâ çağında yeni bir dil mi aramamız gerekiyor?
Sonuç: Canlı Bir Gelenek Olarak Fenomenoloji
Waldenfels’in metni, fenomenolojiyi hem bir tarih hem de bir imkân olarak görür. Savaşa, göçe, sistem krizlerine rağmen yaşantıya dönmenin ve dünyada olmanın anlamını araştırmanın yollarını korumuştur. Günümüz koşullarında fenomenolojinin geleceği, belki de bu sorunun içtenlikli biçimde sorulmasına bağlıdır:
Yaşantının, anlamın ve ötekinin farkına varmak için, hâlâ fenomenolojiye ihtiyaç var mı?
Bernhard Waldenfels’ın tüm eserlerine ulaşmak için buraya tıklayın