Akp döneminde basın…Organize suç şebekesi’ydi. Manşetlerinde iddianame yazdılar. Köşelerinde hüküm verdiler. Ekranlarında infaz ettiler. Polis oldular. Savcı oldular.Hakim oldular.Cellat oldular.Asla gazeteci olmadılar.Mütareke basınını bile mumla arattılar.
Kimi zaman Hasan Tahsin’in iman tahtasına saplanan işgalci süngüsü oldular, kimi zaman Kubilay’ın o masum yüzünü bedeninden ayıran yobaz testeresi oldular, kimi zaman Madımak’ı ateşe veren kibrit oldular, kimi zaman Abdi İpekçi’ye Çetin Emeç’e sıkılan tetik oldular, kimi zaman da Uğur Mumcu’ya Ahmet Taner Kışlalı’ya Muammer Aksoy’a Bahriye Üçok’a tuzaklanan kahpe fünye oldular. Kukla oldular. Maşa oldular. İnsan olamadılar. İnsanlara ağır zarar verdiler. İşten attırdılar.
Hapse attırdılar. İntiharlara, kahırdan ölümlere sebep oldular. İlerde bu dönemi okuyan gençler hayretle görecektir ki, daima iftirayı, daima yalanı, daima kötülüğü savundular.
Bu kitabın yazarı ise, varlığıyla onur duyduğumuz ender gazetecilerden kalmayı başardı. İşsiz bırakıldı, sansürlendi, yasaklandı, ambargolandı, tehdit edildi, linç edildi. Bedel ödedi. Eğilmedi. Biat etmedi, Ümit Zileli.
Efendiye uşak olmadı… Bu dönemi yazmaya en çok hakkı olan gazetecilerden biri oldu.
Efendiler ve Uşaklarının bugünkü nesillerin utanç vesikası olarak, gelecek nesillere ibret vesikası olacağından eminim.
– Yılmaz Özdil