İran serdarı Ebu Müslim Horasani, kendine dava edindiği fikir ve düşünceleri doğrultusunda hayata dair pek çok şeyden vazgeçmiş, sadece davasının peşinden giden haşmetli bir liderdir. Emellerine ulaşmak konusunda çok katı kurallara sahip olan bu serdar, “Her kimden şüphe edersen onu öldür.” düsturuyla birçok kişinin yaşamına son vermiştir.
Bir sürü kişinin zafiyetinden faydalanan, kılıktan kılığa giren, kendisinden başka herkesin duygularını ve düşüncelerini hiçe sayan, en yakınını bile kullanmaktan çekinmeyen, Ebu Müslim Horasani’nin düşmanı, anarşist Dahhâk ise üstün casusluk yeteneğiyle herkesten istediğini alan bir Haricî grubuna mensup ajandır. Dahhâk, “Böl, parçala, yönet” anlayışıyla pek çok faaliyette bulunur.
Pek nahif, pek iyi kalpli olan roman kahramanlarımızdan bahtsız Gülnar ise kalbini haşmetli serdar Ebu Müslim Horasani’ye kaptırmış ve şiddetli bir aşkın pençesine düşmüştür. Yaşadığı yoğun duygular neticesinde pek çok kez hayal kırıklığına uğrasa da Ebu Müslim Horasani’nin aşkından kendini bir türlü kurtaramaz. Ebu Müslim Horasani tarafından gelecek en ufak bir sevgi alametine bağlı olarak kendini hayallere kaptırır. Elbette casus Dahhâk, bu bahtsız genç kızın duygularından da yararlanır.
Orta Doğu’nun kadim toprakları İran’da geçen bu romanda, birçok oyun ve kumpasa şahit olacak, yaşanılan olaylar neticesinde kendinizi çoğu kez şaşırırken bulacaksınız. Günümüzün uluslararası ilişkiler ve siyasetindeki pek çok benzerliği de bu eserde bulacaksınız.
Cihanda sevda düşkünü kadar şüphelere, hayallere, iyimserliklere kapılan bir başka mahluk daha var mıdır? Bir sevdazede, bahtı açık sevdiğine kavuşursa o, dünya nimetlerine sahip olmak hırsıyla her esen rüzgârdan biraz şüphe ve tereddüt eder. En sade olayları bile sevdiğinden ayırmak için harcanmış bir çalışma renginde görür, hatta bazen sebepsiz yere sevdiğinin kalbinde bir vefasızlık görmeye başlar. Gerçekten aşk, pek garip yansımalara, sırlara sahiptir…