Orta yaşlı bir kadın, kuzini Luise ve kocası Hugo’yla birlikte dağda, onların av köşkünde birkaç gün geçirmek ister. Varışlarının ardından çift komşu köye yürüyüşe çıkar ama geri dönmez. Ertesi sabah kadın aşılamaz, görünmez, saydam bir duvara çarpar: Duvarın arkasında ölü katılığı hâkimdir. Kadın dünyanın geri kalanından tecrit edilmiş, dar ve sınırlandırılmış doğa parçasının ortasında, çevresinde kendisine yanaşan bir köpek, bir inek ve bir kediyle birlikte hayatta kalabilmek için bir düzen kurmaya, “yeni hayat”ına yön vermeye çalışır.
1963 Arthur Schnitzler Ödülü’ne değer görülen, Marlen Haushofer’in en sevilen romanı DUVAR kendi içinde sıkışıp kalmış modern insanın varoluşsal yalnızlığını betimlerken, insanın hüküm sürdüğü dünyada ancak bir metafor olmaktan kurtarıldığında saydamlaşan “duvar”ın arkasındaki yalnızlığı biraz olsun dindirecek bir beceriye de işaret ediyor: Sevgi.
DUVAR: Nefes kesici bir hayatta kalma öyküsü, Soğuk Savaş dönemini anıştıran distopik bir macera, akıldan çıkmayacak bir feminist bilimkurgu başyapıtı.
*Klaus Antes’in sonsözüyle
ROBINSON CRUSOE kadar sürükleyici.
Doris Lessing
DUVAR, anlatıcı yeni bir topluluk oluşturdukça yavaş yavaş ütopya romanına dönüşen bir distopya romanı. Haushofer’in hayvan doğasını yurt edinme biçimi son derece sevgi dolu ve özgeci… Yabansı ve olağanüstü.
James Wood