Okur titiz ve meraklıdır. Sahici bir edebiyat metnini okuduğunda en az metin kadar Yazar’ı da okurun ilgi odağına oturur. Sanki bunu “hissetmiş” gibi kitabına “Düşmüş Aşka Ağıt” adını koyan yazar / şair uzun yıllar boyunca kimliğinde kendine ad olarak yazılanı kabullenmeyip “Mem” adını seçmiş. Geleneksel Kürt Edebiyatının zirvesine oturmuş olan Mem û Zîn Destanından yola çıkarak kendine “Mem” adını uygun görme aslında Düşmüş Aşka Ağıt’ın ne demek istediğinin ilk çağrıcısı gibi!
Malum! Mem û Zîn; iki kahraman Memê Alan ile Zîna Zîdan’ın aşkları üzerinden aslında koca bir Kürdistan coğrafyasının ve Kürt halkının serencamının Özgürlük arayışları üzerine bina edilmiştir. Bu sebeple Düşmüş Aşka Ağıt yazarının Mem adını seçmesi boşuna değildir.
Aşkı bütün yönleriyle arka plan tutarak; özgürlüğü aramak insanın yine insan olarak kendini yenilemek istemesindeki yoğunlaşma çabası.
“Aşk”ı geleneksel arka planından azade kılarak “Özgürlük”le yoğurmak!
Sonra da her iki ezeli ve ebedi / edebi kavramsallığı kavgasına, inancına hatta felsefik ve dahi mitolojik dünyasına katarak harmanlayan bir destan “Düşmüş Aşka Ağıt”…
Bu sebeple şairin / yazarın kelamınca;
“Ayrılığı bilmiyorsan AŞK, / Tutsaklığı bilmiyorsan ÖZGÜRLÜK” neye yarar ki!
Bilmiyorsan eğer üzerinde konuşmaya da değmez aslında…
İşte bu sebeple uzun yıllar süren (20 yıl) siyasal tutsaklık, ya da mahpusluk dünyasının edebi okumalarının ve yaşama ısrarla inancıyla sadakatinin edebi metinleri Düşmüş Aşka Ağıt…
Şeyhmus Diken
17 Eylül 2015 Diyarbekir