Türkiye, Dogal Alani ve Tabiî Imkân Sahalarindan kaynaklanan mevcut nüfuzunu güce dönüstürmeyi zorlanmadan gerçeklestirebilir. Ancak kendi imkân ve nüfuzunu imha edeceklerle beraber hareket etmemeli, baskalarinin strateji ve siyasetlerinin oyuncagi veya tetikçisi olmamalidir. Ayrica Türkiye, zemini hazirlamadan, muhatabini bulmadan harekete geçtigi zaman basarisiz olmaktadir. Baskalarinin hazirladigi zeminde Türkiye’nin kendi stratejisini uygulayabilecegini düsünmek de ham hayalden baska bir anlam tasimamaktadir.
Türkiye’nin, Dogal Alani ve Tabiî Imkân Sahalarini dikkate alarak bir strateji olusturmasi gerektigine süphe bulunmamaktadir. Stratejik bir devlet olmanin geregi ise söylemden ziyade icraata bakmaktadir. Buradan hareketle, gerçekçi bir strateji olusturmanin elzem sartlarindan birinin de dost ve rakiplerin stratejilerini anlamak oldugu bilinmelidir. Zira en büyük tarihî ve hayatî hatalar, rakip ve/veya dostlarin strateji degistirdiginin fark edilmedigi zaman safça yapilanlardir. Bu hatalar bazen ordular, bazen vilayetler, bazen ülkeler kaybettirebilir. Kendi stratejisi ile birlikte digerlerinin stratejisini bilerek hareket etmek ise; ülkeye, millete, akraba ve dost toplumlara güven ve güç verecektir.