Cumhuriyet’in, Yunus Nadi, Falih Rıfkı gibi gazeteci ideolog ve sözcülerinden Naşit Hakkı Uluğ’un Derebeyi ve Dersim’i yazdığı/yayımladığı sırada, Dersim İsyanı’nın eli kulağındadır. Geride Şeyh Sait ve Ağrı İsyanlarının dersleri vardır.
Derebeyi ve Dersim’de, feodalizme karşı tutum ve köylüyü özgürleştirme konusunda genç Cumhuriyet’in hem henüz dumanı tüten ateşli bakış açısı hem de olayı bir asayiş boyutuna indirgemenin temelleri göz çarpar.
“Cumhuriyet’in Gözüyle Kürt Meselesi” dizimizin dördüncü kitabı olan Derebeyi ve Dersim, ancak sosyolojik araştırmalarda ve romanlarda rastlanabilecek somutluk, canlılık ve ayrıntıda ağalık-aşiret reisliği-şeyhlik-seyitlik tasvirleriyle dolu bir çalışma. Cumhuriyet’in hem köylü ve feodal kalıntılar sorununa hem de Kürt sorununa 1930’lardaki bakışını net bir şekilde, bütün olumlulukları ve olumsuzluklarıyla birlikte yansıtan bir kitap. Bu yönleriyle, günümüzün Kürt siyasetleri bakımından çok değerli derslerle dolu.
Derebeyi ve Dersim, Cumhuriyet’in köylü, feodal kalıntılar ve Kürt sorunu konusundaki siyasetini ve pratiğini incelemek isteyen araştırmacılar için çok değerli bir kaynak.
“Naşit Hakkı Uluğ, köylüyü özgürleştirme idealinin ateşli taraftarı olan bir Cumhuriyet ideoloğu. Gerek Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarındaki gerekse zaferden sonra Cumhuriyet’i inşa yıllarındaki iç isyanların başını, yer yer dini otoriteyle de zırhlanmış ağalar, aşiret reisleri çekiyor, köylü de bu isyanların temel askeri ve toplumsal gücünü oluşturuyordu. Bu durum, özellikle Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra, Cumhuriyet önderlerinin ağalığı, aşiret düzenini, şeyhliği ve seyitliği daha açıktan ve daha ciddi biçimde hedef almalarına yol açtı. Köylüyü bu feodal güçlerin otoritesinden kurtarmak konusunda, ‘elimizi çabuk tutmalıyız, biz onları yenemezsek, onlar Cumhuriyet’i yenecekler’ düşüncesine vardırdı.
Naşit Hakkı’nın Kürtlerin Türk soyundan olduğuna ilişkin, daha sonraki yıllarda ifrata vardırılacak görüşleri, bilindiği gibi, Cumhuriyet’in donma, kireçlenme ve restorasyonu yıllarındaki inkârcı ve baskıcı siyasetlerin siyasi-ideolojik temelini oluşturmuştur.”