Depresyon biyolojik veya tıbbi bir olgudan ziyade politik ve özel alana kök salmış bir deneyim olarak kavranabilir mi? Kendini süreğen bir kayıtsızlık, atalet ya da çaresizlik hissiyle gösterebilen depresyonun sömürgecilik, mülksüzleşme ve yerinden edilme geçmişleriyle bağı var mıdır? Sol melankoli ve politik depresyon arasındaki mesafeyi aydınlatmak adına bir Hıristiyan tasarısı olan acedia kavramına başvurmak mümkün müdür?
Ann Cvetkovich, Depresyon: Toplumsal Bir His’te tıbbi ve bilimsel modellere eleştirel bir mesafe koyarak kültürel, politik ve ırk temelli depresyon tarihinin izini sürmeye koyuluyor. Akademik yaşamın henüz başındayken deneyimlediği depresyonu ve yazar tıkanıklığını kaleme aldığ yazısını kitabın merkezinde konumlandırarak ilk Hıristiyan keşişlere ve yerlilere ait tinsel pratiklerden sömürgecilik, kölelik ve soykırıma, politik tükenişten queer de dahil çeşitli kimliklere çok katmanlı bir arşiv çalışması sunuyor. Depresyonun çıkmaz sokaklarında dolanırken gündelik alışkanlıkların, feminist elsanatlarının, queer performans ve tinsel pratiklerin onarıcı ve yatıştırıcı niteliğine başvuruyor.
Neoliberal kapitalizmin insanlığa sundukları karşısında ortaya çıkması muhtemel, makul bir tepki olan depresyonu; toplumsal, hatta politik bir dışavurum olarak yorumlayarak kemikleşmiş savlara meydan okuyan Ann Cvetkovich’ten cüretkâr bir hamle…