Yaklaşık kırk seneden beri Dağ ile tanışıklığım var. Bu coğrafya elbette dümdüz alanda dünyaya gelmiş bir insanın dikkatini çekecekti. Belki bir başkası boyalarını alıp dağda resim yapardı. Belki de profesyonel fotoğraflar çekerdi. İnsan ruhunda mutlaka karşılık bulacak kadar dingin, zorlayacak kadar sert, insanın taa ciğerlerine doldurmak isteyeceği kadar temiz ve duru. Elbette benim gibi işi kelimelerin sıralanması olan birisinin bu beldeyi, bu insanları yazmak istemesi çok normal.
Elimizde çok değerli sözler, berrak anılar, yâdımızda her vakit rahmetle andığımız insanlar, insandan boşalmasına rağmen hüzünlü bir tül altındaki coğrafya karşımızda duruyor.
Neden bunları dilimizin döndüğü kadar yazmayalım diye düşündük. Bizim bu çalışmaya başlamamız, Pandemi günlerine rastladı. Yaz günlerinde Beybes mahallesindeki bahçemizde, daha ziyade akşamları Süleyman Bey’in anlattıklarını kaydettim. Elbette yaşamak farklı bir derinlik taşır. Ne ki yaşayanın anlatması da yabana atılır değildir. Anlatan bazen gülüyorsa neşelenip, bazen de gözyaşı döküyorsa daha da değerlidir vesselâm.
Bu çalışmayla çocuklarımıza, dostlarımıza ve okuyucularımıza güzel bir hatıra bırakmaya niyet ettik. Hayatın içindeki zorluklar, kolaylıklar, iyiler, kötülerle birlikte.
İnşallah güzel bir vaziyetname sunarsak, iyi bir vasiyetname de bırakmış oluruz.