“İşte şimdi karşılıklı şerbet içiyorlardı. Molla Fethullah soran gözlerle kendisini süzen Martini’yi daha fazla merakta bırakmamak için konuşmaya karar verdi. ‘Ben bir Hristiyanım,’ dedi çabucak, ‘Hem de sarsılmaz bir imana sahip koyu bir Katolik, asıl adım Paul.’ Elindeki karla soğutulmuş şerbetten bir yudum aldıktan sonra devam etti.
‘Biraz önce namaz kıldığımız cami aslında bir katedraldir. Aziz Paul adına yapılmış bir kilise.’ Martini onu dikkatle dinliyordu. Buraya, Tarsus’un en büyük kilisesinde bulunan hazineleri koruma altına almaya gelmişken karşısına bir cami çıkmıştı.”
İstanbul’un Sultan Mehmed Han tarafından fethedilmesinden sonra Anadolu kiliselerinde saklanan hazinelerin geleceği tehlikeye girmiştir. Papa 2. Pius tarafından görevlendirilen, dönemin meşhur mimarı Voyvoda Martin Anadolu’ya bir Türk kılığında gelerek bu hazineler için gizli mahzenler, yapılar tahkim eder.
Diapolis’te (Akçakoca), Tarsus’ta, Safranbolu’da ve daha birçok yerde inşa edilen bu gizli yapıların bir kısmı, aradan geçen 500 yıl sonrasında, anlamlı tesadüflerle Türk defineciler tarafından keşfedilir. Vatikan’ın gizli şövalyeleri ile Cengiz’in, Leyla’nın, Avcı Memet’in, Gariban Hasan’ın ve daha nicelerinin nefes kesen maceralarını yazarın akıcı anlatımıyla okuyacaksınız.