Dedeler ve Torunlar-Şîlan Yaşar
“Dedeler ve Torunları” romanı, tarihin karanlık sayfalarına yazılmış büyük bir ihaneti ve bu ihanetin Kürt halkının yaşamında bıraktığı derin izleri konu alıyor. Dünya devletleri tarafından yalnızlığa ve çaresizliğe terk edilmiş bir halkın, Kürtlerin, kuşaklar boyunca süren ızdırap dolu yaşam öyküsünü anlatıyor.
Roman, üç-dört kuşaktır haksızlığa uğrayan insanların hayatına odaklanıyor. Değişen dünyaya, değişen geleneklere ve dönüşen değerlere rağmen, bir türlü değişmeyen dededen torunlara uzanan acı dolu hayatlar…
Özgürlüğün peşinden koşan bu halkın yaşadıkları, gerçek olaylara dayalı ve gerçeğe bağlı kalınarak öyküleştirilmiş. Bu nedenle roman, sadece bir anlatı değil, aynı zamanda bir hafıza çalışması ve tarihî bir tanıklıktır.
İhanetin Romanı Neden Yazıldı?
Çünkü bu bir “ihanet” öyküsüdür. Öyle bir ihanet ki; yeri, sınırları ve sınırların ötesine taşacak kadar büyüktü. Yedi düvel bir araya gelip Kürd’ün yolunu kesti, basiretini bağladı. Uluslararası düzeyde kurulan inkârcı tuzaklar, Kürt halkının kimliğini yok saydı. İnkârcılar ise isimlerini ve yüzlerini kaybettiler; adsız ve yüzsüz oldular. Geride bıraktıkları ise sadece yıkım: Yakılmış ormanlar, yıkılmış evler, ölü çocuklar, boğazlanmış hayvanlar… Ve onların ardından geriye kalan sadece bir solukluk, kırılgan bir nefes…
Yine de, her defasında aynı yüzle halkın karşısına çıkmaya devam ediyorlar. Fakat bu yüz, bu kez kabul görecek mi? Belki de hayır. Ama ne olursa olsun, öldürmeyen Allah öldürmüyor. Çünkü bu halk —Kürt halkı— dayanıklı çıktı, dirençli kaldı. Ne kadar yük bindirseler de…
Irkçılık, Militarizm ve Cinsiyetçilik Bir Arada
İhanet ajandaları olanlar, kendi projelerini “terörle mücadele” gibi göstererek kamuoyunu manipüle ediyor. İşledikleri suçu, maktulün boynuna yıkan soğukkanlı bir katilin taktiğiyle hareket ediyorlar.
Bu sistemin derininde ise militarist ve cinsiyetçi bir zihniyet var. Her ırkçı yalnızca asker doğmaz; aynı zamanda erkek doğar. Çünkü savaşlar erkek çizgiyi izler. Babaların günahlarını evlatları, dedelerin günahlarını torunlar, büyükdedelerin vebalini ise torun çocukları çeker. Üstelik bu yük her nesilde daha da ağırlaşır.
Bir evin içinde dönen aynı ölüm, bir halkın içinde nesiller boyunca tekrar eder durur.
Sonuç: Kürt Halkını Yok Edemediler, Edemeyecekler!
Tarihin her döneminde, soykırımlar, sürgünler, zorunlu göçler ve akla gelebilecek tüm vahşi yöntemler Kürt halkına uygulandı. Ama yine de başaramadılar. Onları yok edemediler. Artık hiç edemeyecekler!
“Dedeler ve Torunları”, bu direnişin, bu halkın unutulmayan geçmişinin romanı. Unutulmasın diye, susturulmasın diye, yeniden hatırlansın diye…
