1930’lar Güney Afrika… II.Dünya Savasi, Apartheid, tensel farkliliklar, kuraklik, sel, zenginlik ve fakirligin birbirine fon olusturdugu karmakarisik bir dünya… Beyaz dünya; Madam, Efendi, genç Efendi Phil ve Bayan Rose. Siyahi dünya Miriam ve Ada. Cradock Evi’nde bir arada hayata tutunmaya çalisiyorlar. Ada, Güney Afrika’da Cradock evinde dünyaya gözlerini açar, onun için her sey bu evden ibarettir. Tüm hayati Cradock’da yasananlar üzerinden anlamaya ve yorumlamaya çalismaktadir. Oysa disarida firtinali bir yasam hüküm sürmektedir. Bu firtinanin sert rüzgârlari Cradock Evi’nin ve dolayisiyla Ada’nin da kapisina çoktan dayanmistir. Güney Afrika’daki irk ayriminin ve yarim yüzyillik toplumsal gelismesini Ada’nin yasami üzerinden ve onun gözlerinden görecegiz…“Bir agacin gövdesine yaslanan Efendi Phil solgun gözleriyle bana bakarak, “Seni seviyorum, Ada,” diye fisildadi. Zayif elleri, tipki Madam’in doktor geldigi ve bize Efendi’nin iyilestigini söyledigi günde oldugu gibi birbirine kenetlenmisti. “Seni her zaman sevdim” Minnettarlik adeta nefesimi kesmisti. “Biliyorum, Efendim,” diye araya girdim. “Siz benim ailemsiniz.”Fakat bilmiyordum. Ve daha sonra ne demek istedigini anladigimda ise artik çok geçti.”