Voltaire’in başyapıtı kabul edilen Candide, saf ve iyi niyetli bir delikanlının başından geçenleri anlatır. Esas kahramanın yanı sıra, sürekli biçimde öyküye giriş çıkış yapan, çeşitli vesilelerle yolları kesişen ya da ayrılan diğer kahramanlar ve yan karakterlerle olay örgüsü karmaşıklaşır, hacim kazanır. Çünkü herkesin ayrı bir öyküsü vardır. Böylece Vestfalya’da tek başına başlayan macera, 7-8 kişilik bir grupla İstanbul’da nihayete erer.
Aslında Leibniz düşüncesine karşı yazılmış bu sarkastik ve felsefi öyküde Voltaire, sadece kendi yaşadığı dönemin tasvirini ve eleştirisini yapmakla kalmaz, evrensel bir düzlemde evrenselleşen anlatısıyla geleceğe seslenmeyi de başarır.
“Bir gün her şey daha iyi olacak, işte umudumuz, bugün her şey daha iyi, işte yanılsama.” der Lizbon Depremi hakkında yazdığı şiirinde Voltaire. Ve aslına bakılırsa Candide’deki tüm anlatı da bu paradoksun etrafında döner. Ancak yine de finalde kahramanlarına buldurduğu esenlik ve huzurla, kötülüğe karşı iyiliğe galebe çaldırır. Kötümserliği iyimserlik karşısında zayıf düşürür. İnsandaki umudu öldürmek yerine yaşatmayı tercih eder.
Belki de bugün hâlâ sevilerek okunmasındaki sır da burada saklıdır.