Rakip olmakla lanetlenmiş iki kadın…
Birinin zaferi diğerinin felaketi olacaktı.
On altı yaşındaki Mina annesizdi, büyücü babası gaddardı ve sessiz kalbi hiç kimse için sevgiyle atmamıştı. Gerçi hiçbir zaman atmamıştı ama Mina bunun normal olduğunu düşünmüştü. Babasının kalbini çıkardığını ve yerine camdan bir kalp koyduğunu hiç tahmin etmemişti. Whitespring şatosuna adım atıp kralını ilk kez gördüğü anda Mina bir plan yaptı. Güzelliğiyle kralın kalbini kazanacak, kraliçe olacak ve sonunda aşkın nasıl bir his olduğunu öğrenecekti. Fakat tek sorun, üvey anne olmak zorunda kalacak olmasıydı.
On beş yaşındaki Lynet, tıpkı ölmüş annesine benziyordu ve bir gün bunun nedenini keşfetti. Babasının emriyle bir sihirbaz onu ölü kraliçenin suretinde kardan yaratmıştı. Ama ölü kraliçenin suretinden yaratılmasına rağmen, Lynet sert ve muhteşem üvey annesi Mina gibi olmayı tercih ederdi. Babası, Mina’yı yerinden ederek Lynet’i Güney topraklarının kraliçesi yaptığında ise dileği yerine getirilmiş oldu. Şimdi Mina, Lynet’e gözlerinde nefret gibi bir şeyle bakmaya başlamıştı. Artık Lynet ne yapacağına karar vermeliydi, – ve kim olacağına – ya tanıdığı tek anneyi geri kazanacak… ya da onu sonsuza dek kaybedecekti.